Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter Yardımcısı Münür Rahvancıoğlu, Kuzey Kıbrıs TV’de yayınlanan Ahmet Kaptan’ın sunduğu Kaptan’ın Günlüğü programına katılarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Rahvancıoğlu: İlginç Olan Sine-İ Millet ve İstifa Çağrısı Yapanlarla, Seçime Adaylıklarını İlk Açıklayanların Aynı Kişiler Olması
Münür Rahvancıoğlu, programın başında haziran ayında gerçekleşecek ara seçimle ilgili açıklamalarda bulundu. Seçim süreciyle ilgili değerlendirmelerini yaptıklarını söyleyen Rahvancıoğlu, parti olarak seçim tavırlarını ilerleyen haftalarda basın açıklamasıyla duyuracaklarını ifade etti. HP’nin sine-i millet kararının bu noktaya getirdiğini söyleyen Rahvancıoğlu, ilginç olan ise sine-i millet ve istifa çağrısı yapanlarla, seçime adaylıklarını ilk açıklayanların aynı kişiler olması olduğunu söyledi. Ülkemizde siyasi etikte ciddi sorgulanacak noktalar olduğunu da ekledi. Sine-i millet çağrısını veya kararını hiçbir zaman doğru bulmadıklarını anlatan Rahvancıoğlu, prensip olarak hiçbir mevzinin terkedilmemesi gerektiğini savunduklarını kaydetti.
Önümüzdeki Seçim, Siyasette Yozlaşma ve Halktan Kopmanın Ürünüdür
Rahvancıoğlu, HP tarafından sine-i millet yapılacağı zaman, Kudret Özersay’ın yapı ve hükümet meşru değildir söylemlerini, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı bypass edip Anastasiadis ve Çavuşoğlu ile görüşmek, Maraş’ta mihmandarlık yapıp, açılmasına ortak olmak meşru muydu sorularını sorarak eleştiride bulundu.
Rahvancıoğlu, esas olanın seçimin maliyeti olduğunu vurgulayarak, seçim sadece Lefkoşa özelinde yapılabilirdi veya daha sonraki bir sürece bırakılabilirdi dedi. Rahvancıoğlu, “önümüzdeki seçim, rejim siyasetinin hükümeti ve muhalefetiyle içine düşmüş olduğu yozlaşma sarmalının ve halktan kopma sürecinin bir ürünüdür” dedi. Halkın gündeminde seçimin olmadığını vurgulayan Rahvancıoğlu, halkın gerçek gündeminin eğitim, başta et olmak üzere gıda fiyatları ve elektrik sorunu gibi gündelik hayat olduğunun altını çizdi.
Yoksullukta Eşitlik Değil, Refahta Eşitlik
Kamuyu değil özel sektörü cazip kılmak için bugüne kadar kamuda, göç yasası, mesai saatleri gibi uygulamalarla kamuyu geriletme yöntemi izlendiğini belirten Rahvancıoğlu, önemli olanın yoksullukta eşitlik değil refahta eşitlik olduğunu belirtti. Bu sebeple özel sektörün kalkındırılması gerektiğini vurgulayan Rahvancıoğlu, özel sektöre sendikalaşma hakkı, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesi ve özellikle cumartesi günü angarya çalıştırmayla ilgili mesai sisteminin düzenlenmesi gibi maddelerle bunun başarılabileceğini belirtti.
İthal Et Yerine Kooperatifçilik Sistemi
Yüksek et fiyatlarıyla ilgili bizleri ikileme mahkum etmek istiyorlar diyen Rahvancıoğlu, pahalı et de ithal et de kabul edilebilir bir durum değildir ifadelerini kullandı. Rahvancıoğlu, var olan durumun sürdürülemez olduğunu, ithal etin de dışa bağımlılık ve üretimden koparma politikalarının bir parçası olduğunu aktardı. Bağımsızlık Yolu olarak kamunun ve hayvan üreticilerinin içinde bulunacağı bir kooperatifçilik sistemini savunduklarını belirten Rahvancıoğlu, böylelikle maliyetlerin de düşürülebileceğini, verimliliğin de arttırılabileceğini, fiyatların da ucuzlatılabileceğini, ithalata gerek kalmadan içerde katma değer yaratılabileceğine inandıklarını söyledi.
KIB-TEK Özerk Bir Yapıya Kavuşturulmalı
Rahvancıoğlu, KIB-TEK’in özerk bir yapıya kavuşturulması ve içerisinde çöreklenmiş olan rant, çıkar çetelerinden temizlenmesi gerektiğini söyledi. Hükümetin ve siyasetin KIB-TEK’ten el çektirilmesini savunduklarını söyleyen Rahvancıoğlu, kangrenleşmiş ilişkilerin de hukuk yoluyla temizlenmesi gerektiğini yineledi. Rahvancıoğlu, AKSA ile olan mevcut ilişki sürdürülemez. Kamuyu yutmak üzere yıllar içerisinde büyüyen bir işletme söz konusu. En son KTHY’nın arkasından ağladığımız gibi ağlamak istemiyorsak kamusal değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyor. AKSA’ya gani gani ödediğimiz bir milyar dolarlara varan fazla ödemeler karşılığında bu sürecin sonlandırılmasını ve AKSA’nın kamulaştırılmasını istiyoruz açıklamasını yaptı.