Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, TV 2020’de katıldığı programda, Özlem Çimendal’ın sorularını yanıtladı.
140 Bin Sigortalının 71 Bininin Asgari Ücret Üzerinden Yatırımın Yapılması Kabul Edilemez
Sosyal Sigortaların durumuyla ilgili sıkıntıların sürekli konuşulduğunu özellikle sigortalılar tarafından sık sık dile getirildiğinden bahseden Rahvancıoğlu, rejim partilerinin gündemine gelmeyen bir konu olduğunu söyledi. Emeklilik meselesiyle ilgili hükümet adına çalışan Çalışma Bakanının ve CTP Milletvekili Devrim Barçın’ın hemen hemen aynı rakamları verdiğini belirterek 140 bin küsur çalışan ve yatımları yapılan sigortalı olduğunu söyledi. Rahvancıoğlu, 140 bin sigortalının 71 binin asgari ücret üzerinden yatırım yapıldığını, bu rakamın asla kabul edilemeyeceğini belirtti. Rahvancıoğlu, neredeyse bütün özel sektörün yatırımlarının asgari ücret üzerinden yapıldığını söyledi. 140 bin kişiden 71 bininin yatırımının asgari ücret üstünden yapıldığını, 140 bin çalışanın 45 bin emekliyi ödediği ifade edildiğini belirten Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu olarak bu duruma 140 bin çalışanın 45 bin emekliyi ödedi şeklinde bakmadıklarını, 45 bin emeklinin zamanında yatırımlarını yaparak çalıştığı için kendi kendilerini ödeyen insanlar olduklarını söyledi. Çalışanların emekliyi ödediği söyleminin emeklileri aşağılayan bir dil olduğunu ekledi.
Giderlerin Kısılması Tavrı, Emekli Maaşlarının Asgari Ücretin Altında Olmasına Sebep Oldu
Rahvancıoğlu, 45 bin emeklinin 2 bin 539’unun asgari ücretten daha az maaş aldığını belirterek bu durumun çok vahim olduğunu, yıllardır çalışan insanlara emeklerinin karşılığı olarak devletten hayatlarını geçindirebilmeleri için asgari ücretin bile altında çek çıktığını söyledi. Devletin emeklilerin genç bir insandan farklı gider kalemleri olmasına rağmen hiçbir şey yapmadığını ekledi.
Rahvancıoğlu, Çalışma Bakanlığı’nın ve Devrim Barçın’ın da 2 bin 530 küsur kişinin devletten asgari ücretin altında ödeme aldığına hemfikir olduklarını belirterek Devrim Barçın’ın bu durumun 2012’de UBP’nin yaptığı yasa değişikliği yüzünden ortaya çıktığını ve gelecekte 71 bin kişinin asgari ücretten az maaş almaya aday olduklarını savunduğunu söyledi. Rahvancıoğlu, bu işin nasıl ortaya çıktığını anlatarak, Sosyal Sigortaların bir ödeme sıkıntısı olduğu, yeterince gelirinin olmadığı, gereğinden fazla giderinin olduğu söyleminin yıllardan beri konuşulduğunu söyledi.
Rahvancıoğlu, Sosyal Sigortalar Dairesi’nin ödeme sorunu için çözümün giderlerini azaltmaktan değil, gelirlerini artırmasından geçtiğini ifade etti. UBP ve CTP’nin yıllar içerisinde ortaya çıkan tavrının giderlerin kısılması yönünde olduğunu ve asgari ücret üzerinden yatırımı yapılan insanların emekli maaşlarının asgari ücretin altında olmasının sebebinin de bu tavır olduğuna dikkat çekti.
Asgari Ücret Üzerinden Yatırımı Yapılan İnsanların, Emekli Maaşlarının Asgari Ücretin Altında Olması Formülünün Mucidi CTP
Rahvancıoğlu, 2012’de yapılan yasa değişikliğinin mimarının UBP olmadığını, 2007’de CTP hükümetteyken Sosyal Güvenlik Yasası 2008’de yürürlüğe girdiğinde formülün değiştiğini ortaya koydu. UBP’nin yaptığının CTP’nin yazdığı formülü Sosyal Güvenlik Yasası’ndan alıp Sosyal Sigortalar Yasasına da eklemek olduğunu anlattı. Rahvancıoğlu, asgari ücret üzerinden yatırımı yapılan insanların, emekli maaşlarının asgari ücretin altında olması formülünün mucidi CTP’li eski Çalışma Bakanı Sonay Adem’dir dedi. Asgari ücretin üstünde yatırım yapanların da kendi yatırdığından az aldığına dikkat çeken Rahvancıoğlu, bunun Sosyal Sigorta’nın giderini kısma tekniği olduğunu ifade etti. Sigortanın giderlerinin kuruluş sebebi olan sigortalılardan kısıldığını ve kuruluş sebebine dinamit koyulduğunu aktardı.
Rahvancıoğlu, bu durumun hastalıkta da geçerli olduğundan bahsederek, sigortalının hakkı olanı gasp etme ve faturayı sigortalıya kesme sürecinin çalışırken de devam ettiğinin altını çizdi. Bu durumu CTP ve UBP’nin birlikte yarattığını aktaran Rahvancıoğlu, 2012 yılından beri 2 defa kesintisiz bir şekilde hükümet olan CTP’nin, UBP’nin ve kendilerinin getirdiği yasayı neden değiştirmediler sorusunu yöneltti. Rahvancıoğlu, CTP’nin söylemlerinin acitasyondan ve insanların duygularını manipüle etmek üzerine ortaya koyduğunu, aslında hayata geçen hiçbir şey olmadığını ifade etti. 3 farklı Başbakanın olduğu CTP hükümetlerinde söylenen ve vaat edilenlerin yapılmadığını ekledi.
Çalışma Hayatında İş Verenin Mutlak Otoritesi İşçinin Gücüyle Dengelenmeli
Meclisteki tartışmalara bakıldığı zaman Çalışma Bakanı ve Devrim Barçın tarafından özünde iki şeyin söylediğinden bahseden Rahvancıoğlu, bunlardan birinin mesleklere göre bir yatırım kriteri konması diğerinin ise yıllara göre 5-10 yıl bir iş yerinde çalışanın asgari ücret üzerinden yatırımının kabul edilmemesi olduğunu aktardı. İki tarafında hiç hükümet olmamış gibi bugün bu sorunla karşılaşıp çözüm öneriyormuş gibi bir yaklaşım sergilediklerini ekledi.
Rahvancıoğlu, devletin, taşeron firmaya hastaneye temizlik görevlisi olarak aldığını sonra devlet hastanesinde memur işi yaptırdığına dikkat çekerek devletin yaptığını özel sektörde de yapılacağının altını çizdi. Bu uygulamalar yasaya eklendiği takdirde oluşabilecek sorunlardan bahsetti. Çalışma yaşamındaki emekçilerin güvencesizliğinden dolayı patronların onlara yaptığı bir baskı dolayısıyla emekçilerin de yanlış beyanda bulunması üzerine kurulmuş bir sistem olduğunu açıkladı.
Rahvancıoğlu, buradan çıkış için tek yolunun emekçilerin güçlendirilmesi, “benim gerçek maaşım bu değil, bana bu maaş üzerinden yatırım yapamazsın” diyebilecek güce, iş güvencesine ve rahatlığa ulaşmasını sağlamak olduğunu vurguladı. Çözümün, çalışma hayatında iş verenin mutlak otoritesinin işçinin gücüyle dengelenmesini sağlamaktan yani sendikalaşmaktan geçtiğinin altını çizdi. Emekçileri güçlendirmeden, çalışma yaşamını bir dengeye getirmeden, belirli yasalar koyulursa patronların o kurallar etrafında dolaşacağını ekledi.
Rahvancıoğlu, kurumlar vergisinden muaf olmak için şirketlerin kendini Yüksek Öğrenim Hizmetleri üzerinden kayıt ettiğini ama farkı alanlara yatırım yaptığını açıkladı. Çalışanların gerçek maaşı ve mesleği üzerinden kayıt yapılması bir yana iş yerlerini gerçek faaliyetleri üzerinden kayıt yaptırmayan bir düzenleme olduğuna değinerek, çalışanı meslek grubuna göre yatırımının yüksekten yapılmasının masal gibi duyulduğunu ifade etti.
İş Verene Hiç Dokunmadan Bir Şeyler Yapmaya Çalışırsak Kısır Döngü İçinde Sıkışırız
Mevcut çalışma hayatında toplum genel olarak kaybettiğini, emekçilerin ise özel olarak kaybettiğini ve kazanan tek tarafın iş verenler olduğunu belirten Rahvancıoğlu, bunun bir dengeye gelmesi gerektiğini söyledi. İş verenlerin biraz geriletilmesi, işçilerin biraz yükseltilmesi lazım ki toplum da kazansın dedi. Rahvancıoğlu, “perspektifimize, iş verenlerin hali hazırda suistimal ettiği toplumsal faydayı, bir miktar dengelemeyi koymazsak, iş verene hiç dokunmadan bir şeyler yapmaya çalışırsak kısır döngünün içinde sıkışıp kalırız” şeklinde konuştu.
1976 Yılından Beri Tek Bir Ceza Bile Yazılmadı
Rahvancıoğlu, Sosyal Sigortaların gelirlerinin giderlerini karşılamayacak olması sorununa çözüm olarak gelirlerin artırılması gerektiğini söyledi. Giderleri azaltmanın işçinin cebinden almak anlamına geldiğine değinen Rahvancıoğlu, her 2 yılda bir şaşmadan yatırımlarını yapmamış işverenlere af geldiğinden bahsetti. Bu durumda İşverenlerin “yatırımları yapmak için enayi miyim? Şaşmaz; 10 yılda 3 tane af geliyor zaten” diye düşündüğünü ekledi. Bu aflar Sosyal Sigortanın gelirlerinden işverenlere verilen tavizler olduğunu ifade ederek toplanılması gereken paradan iş verenin lehine feragat ediliyor.
Rahvancıoğlu, para sorunu olanın başka birine af ilan edecek lüksü olmamalı dedi. Bu afları kesinlikle olmaması gerektiğinin altını çizen Rahvancıoğlu, Sosyal Sigortalar Dairesi’nin kurulduğu 1976 yılından beri tek bir ceza bile yazılmadığına dikkat çekti. Yasasında olmasına rağmen 1976’den beri idari para cezası yazılmadığından bahsetti. Rahvancıoğlu işverenlerin Sosyal Sigortalar Yasası’na göre üç tane yükümlülüğü olduğundan bahsederek gecikme faizine değindi. 1976’dan beri tek bir ceza yazmamış olan bir dairenin alacaklarını tahsil etmesinin mümkün olmadığını ve tahsilat yapamadığı için gelirleriyle ilgili bir sıkıntı olmasının doğal olduğunu ekledi. Rahvancıoğlu, “tahsilat yapmıyorsanız ve gelirlerle ilgili bir sıkıntı varsa neden işçilerin hastalığından, kazasından, emekliliğinden kesiyorsunuz, bunu yapmaya ne hakkınız var?” diye sordu.
Sigortanın Gelirlerini Artırmak İçin Yasaların Uygulanması Yeterli
Rahvancıoğlu, Sosyal Sigortalar Dairesinin yasası uygulansa, cezalar yazılsa, gecikme faizi uygulansa dairenin gelir sorununun kalmayacağını, hükümete borç verecek duruma bile geleceğinin altını çizdi. Bunların yapılması ve işverenlere ceza yazılması yerine, Sosyal Sigortanın bütçesinden işverenlere teşvik verildiğine dikkat çeken Rahvancıoğlu, 10 kişiden fazla çalışanı olan iş yerlerine teşvik verilmemesi gerektiğini belirtti.
Bağımsızlık Yolu olarak, küçük esnafa teşvik verilmesi gerektiğini savunduklarını ifade eden Rahvancıoğlu, Sosyal Sigortaların hovardalık yapacak, sağa sola saçacak gücü olmadığını, dairenin gelir sorunu olduğunu söyledi. Gelirleri artırmanın bir diğer yoluna değinen Rahvancıoğlu, bir iş kazasında iş verenin gerekli önlemleri almadığı tespit edildiğinde sigortaya daha fazla prim ödemesi gerektiğini söyledi. İş verenlerin gerekli güvenlik önlemleri almamasından dolayı meydana gelen iş kazalarının masrafının sigortanın, kamunun karşıladığını fakat, önlem almayan iş verenin yasası olduğu halde bu bedeli karşılamadığını ekledi. Sigortanın gelirlerini artırmak için Rücu Sisteminin hayata geçirebileceğini belirterek yasal eksiklik olduğu için 2008 yılından beri ek mesailerin prim yasalarının toplanmadığını ifade etti.
Sigortanın Gelirlerini Artırmak İstiyorsak Bakacağımız Yer İş Verenin Cebidir
Rahvancıoğlu, eğer sigortanın gelirlerini artırmak istiyorsak bakacağımız yer işçinin ve emeklinin değil iş verenin cebidir ifadesini kullanarak Yasayı uygulayın ve bugüne kadar yasayı neden uygulamadığını anlatın’ dedi. Rejim partilerinin elini iş verenlerin cebine atamamalarının sebebini iş verenlerin onları finanse ettiği ve hükümet olma vaadiyle beslediklerini açıkladı.
Rahvancıoğlu, bir taraftan hovardalık yapıp af ilan ediyoruz öbür taraftan sigorta ödeme dengesi sıkıntısı yaşadığı için özel bankalardan faizini ödemek üzere borç alındığının altını çizdi.
Rejim Partileri Oluşan Tablonun Sorumlusudur
Emeklilik çağının bir kişinin 25-30 yıl çalışmasının ardından rahat ve huzurlu hissetmesi gereken bir dönemken ilaç parasını ödeyememekten dolayı çalışmak zorunda kalan emekli insan nüfusu yaratıldığına dikkat çeken Rahvancıoğlu, bunun bir insanlık dramı olduğunu söyledi. Bütün rejim partilerinin ortaya çıkmış olan bu tablodan hep birlikte sorumlu olduklarını ekleyerek sorunları ortadan kaldırmanın yolunun var olan yasasının uygulanmasından geçtiğini tekrarladı.