İnsanlık, 6 yıl geçmesine rağmen Japonya’nın 11 Mart 2011 tarihinde yaşadığı trajedinin ardından meydana gelen depremin neden olduğu tsunami ve karmaşanın dehşet verici sonuçlarından hala acı çekmektedir Fukushima’nın etrafı “ölü” bölge olarak kaldı ve orda yaşayanlar hala geri dönemedi!
İnsanlık, çokça reklamı yapılan nükleer santrallerin güvenli olduğu olgusunun şüpheye ne kadar açık olduğu konusunda dramatik bir şekilde bilinçleniyor. Bu bağlamda, Avrupa ve dünya kamuoyunun seferberlik içinde nükleer silahlara ve santrallere hayır demesinin önemi ve zorunluluğu gitgide daha fazla artıyor.
Japonya’daki nükleer kaza, birçok ülkenin nükleer projelerine karşı küresel bir protestoya neden olmaktadır. Bu ülkelerden biri de, Kıbrıs’ın karşı sahillinde ve deprem kuşağı üzerinde olan Akkuyu’da bir nükleer santral inşa etmeyi planlayan Türkiye’dir.
Buraya inşa edilecek bir santralin hem normal faaliyeti sırasında hem de ciddi bir kaza sonucunda yayılacak olan radyasyon, yakında yaşayan insanlar dâhil tüm canlıların yaşam kalitesini tahrip edecektir. Doğu Akdeniz havzası çok geniş ve iç içe geçmiş bir ekosistemdir. Bir radyasyon sızıntısı olması durumunda santralin çevresindeki onlarca kilometrelik bir alan zarara uğrayacaktır.
Otuz bir sene önce bugün meydana gelen Çernobil kazası hâlâ Karadeniz havzası çapında insanlara ve çevreye sorunlar yaratmaktadır. Atmosfere radyasyon sızıntısı nedeniyle yaşanan binlerce ölüm, ölü doğumlar ve hastalıklar, aynı hatanın tekrarlanmasına izin vermemektedir. Japonya’nın bugün karşı karşıya kaldığı nükleer tehlike, dünyanın birçok bölgesi ve özellikle de Ecemiş fay hattı yakınında olduğu bilinen Akkuyu için önemli bir örnektir.
Nükleer atıklar kendi başlarına etkileri yüzyıllar sürecek büyük bir ekolojik faciadır, ve sızıntı tehlikesinin her zaman var olması nedeniyle kimse güvenli bir şekilde ortadan kaldırılabileceklerini iddia edemez. Nükleer atıkların ortadan kaldırılmasının maliyetinin çok yüksek olması, nükleer enerjinin ucuz bir kaynak olduğu yönündeki iddialara bir yanıt oluşturmaktadır. Ne bu maliyet ne de çevreye verdikleri zararın maliyeti hesaplanmaktadır. Gerçekten merak etmekteyiz: Kim nükleer attıkları on binlerce yıl topraklarında muhafaza etmek isteyebilir?
Bütün Kıbrıslıları, Çernobil faciasının 31. yıldönümü olan 26 Nisan akşamı akşamüzeri 19:00-20:00 saatleri arasında Ledra Sokağının her iki tarafında Çernobil mağdurlarını anmak için mumlarıyla toplanıp insan bir zincir oluşturmaya davet ediyoruz.
Unutma, nükleer güç tehlikelidir. Nükleerin tehlikesini 31 yıl önce Çernobil’de, 6 yıl önce Fukushima’da yaşadık, yarın Girne’nin kıyısından 90 km uzakta olan Akkuyu’da bunu deneyimleyebiliriz!
Gelin, sesimizi çocuklarımızın geleceği için yükseltelim!
Çalışan Halkın İlerici Partisi (AKEL), Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), Kıbrıs Yeşiller – Yurttaşlar İşbirliği, KTÖS, KTOEÖS, Çevre Mühendisleri Odası, Yeşil Barış Hareketi, Biyologlar Derneği, Sanatçı ve Yazarlar Birliği, Bağımsızlık Yolu, Dayanışma, Envision Diversity, Kuir Kıbrıs, Kıbrıs Barış Konseyi, EDON, Kıbrıs Genç Yeşiller (NE.OI), PEO, POGO