“22 Ocak eylemlerinden polis tarafından yakalanabilmiş olan faşistlerin 2 ile 6 ay arası hapis cezası almasını, süreyi az bularak eleştirenler var. Evet haklıdırlar, olayların bütünü değerlendirildiğinde, yapılan fiillerin tamamı göz önünde bulundurulduğunda 2 ay ve 6 ay rakamları elbette azdır… Ancak konuya biraz daha derin bakarsak, mahkemeyi eleştirmeden önce bu cezaların daha fazla olması için eleştirilecek esas kurumları gözden kaçırmayız. O kurumlar da polis ve savcılıktır…
Mahkeme, kürsünün arkasında oturup canının çektiği gibi karar alan keyfi bir makam değil. Önüne getirilen sanıklar ve konularla ilgili önüne getirilen yasal ithamlar çerçevesinde karar alır. Bu olayda 9 şüpheli polis tarafından hala yakalanmamıştır. Akıbetleri ile ilgili de halka hiçbir izahatta bulunulmamıştır. Polis mevcut 6 kişiyi de bir hafta boyunca tutuklamamış; halkın sokağa dökülmesi ve cumhurbaşkanının feveran etmesi sonucunda isteksizce işlem yapmıştır. Savcılık konuyu mahkeme önüne getirdiği gün tutuksuz yargılama talep etmiş, üstelik ağır cezalık bir suçu kaza mahkemesi bünyesinde devam etmek üzere dosyalamıştır. Hakimin önüne Meclis damına yapılan saldırıya dair hiçbir suçlama koymamıştır. Bu koşullar altında mahkemenin hızı da, kararı da ciddi olumluluklar barındırıyor. Polisin sunduğu deliller, savcılığın davaya taşıdığı suçlar ile gerçekte yaşananlar aynı olmayınca; faşistlerin aldığı ceza ile alması gereken ceza da aynı olmuyor. Ve bunun kabahati de bu konuların altını kararında çizip hukuki bir dille de olsa aynı bizim gibi şikayet eden mahkemenin değil, görevini suistimal ederek faşistleri kayıran polis ve savcılığındır… Bu noktayı görmek önemli çünkü eğer halk olarak bir baskı uygulayacaksak, sonuç almak için doğru yere baskı yapmak gerekiyor…”
“Bu cezalar 26 Ocak’ta sokaklara döküldük ve yağmur altında yürüdük diye verildi”
Münür Rahvancıoğlu Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri