Emekçiler üzerine baskı ve sömürülerin giderek yoğunlaştığı günlerden geçiyoruz. Kapitalizmin yarattığı küreselleşme ve serbest piyasa rüyalarının kâbusa dönüştüğü ve giderek derinleşen bir krizi yarattığı günlerden geçiyoruz. Yıllarca tek çözüm olarak sunulan özelleştirme, serbestleştirme ve finansallaştırma politikaları artık yaldızlı sözlere yer bırakmayacak şekilde yıkımlar yaratıyor. Emperyalizm ise sistemin yarattığı ekonomik tahribatı görünmez kılmak adına krizi bir insanlık krizine taşımaya çalışıyor. Emekçilerin örgütlü öfkesi ise tüm bu örgütlü kötülükleri ortadan kaldıracak güç olarak yeniden şekilleniyor. Emekçi kitleler üzerinde ağırlaşan koşulların yarattığı öfke egemenler tarafından kimliksel çatışmalar yoluyla, emekçi emekçiye kırdırılarak bertaraf edilmeye çalışılıyor; Yanı başımızda Ortadoğu’da yaşanan din ve mezhep savaşları, dünya genelinde yayılan nefrete dayalı katliamlar, yükseltilen ırkçılık, milliyetçilik ve cinsiyetçilik bizlere emperyalizmin en çirkin ve kanlı yüzünü gösteriyor.
Türkiye’de AKP iktidarının uyguladığı neoliberal politikalar ile yıllar içinde yarattığı tahribat bugün açık bir şekilde emekçiler için bir yıkıma dönüşmüş durumda. Dıştan alıma dayalı, tarımsal üretimin dahi bitirildiği ekonomi emekçiler için günden güne alım gücünün azalması ve borçluluğun artması ile sonuçlanıyor. Bu durumun yaratmakta olduğu sınıfsal öfkeyi baskılamak isteyen iktidar ise emekçileri bölmek adına halkın yarısını terörist, sesini çıkaran herkesi ise hain ilan etmekten geri durmuyor. Ada yarımızda ise yıllardır süren bizleri Türkiye’ye bağımlılaştırma ve üretimsizleştirme politikalarına sesini çıkarmayan ve bizzat uygulayanlar, ekonomik kriz kapıyı çaldığı anda faturasını emekçi halkımıza çıkarmakta tereddüt dahi etmiyorlar. 4’lü Hükümet halkımıza “elimizden bir şey gelmez” diyerek zam üstüne zam yapmayı reva görürken, iş sermaye teşviklerine gelince var olanlara dokunmak bir yana dursun “aman sermayemiz etkilenmesi” diyerek yeni teşvikleri vermekten geri durmuyor.
Emekçi halkımız her gün giderek fakirleşirken, iş cinayetleri ile öldürülürken meclis içi muhalefet ise hükümetin sermaye yanlısı tutumunu gözler önüne sermek yerine, “anavatancı” milliyetçi şovlarla ve halkımızı etnik temelden bölerek yükselmeye yönelik tavrıyla hükümetin sermaye yanlısı tutumunu daha da görünmez kılmaya çalışıyor. Her konuda ayrışan meclis iki konuda birleşiyor; emekçileri ezmek ve sermayeyi desteklemek. Eğer onlar emekçileri bölerek, birbirimize kırdırarak varlıklarını korumak istiyorlarsa, bizlere düşen ise birleşmektir. Kimlik siyaseti ile yaratmaya çalıştıkları bölünmelerin karşısına sınıf siyaseti ile çıkmaktır.
Bağımsızlık Yolu olarak 1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde halkımızı kimlik siyaseti ile bölmeye çalışanlara karşı sınıfın sesini yükseltmek için saat 17:30’da Çağlayan Parkı’nda buluşup Kuğulu Park’a, oradan da ara bölgedeki ortak 1 Mayıs’a katılacağız. Yıllardır yükselttiğimiz özel sektöre sendika için Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın talebimizle, sermayenin krizine karşı hükümete sermayenin değil halkın önlem paketini uygulaması çağrımızla, halkımızı Türkiyeli-Kıbrıslı diye bölmeye çalışanlara karşı “emekçilerin birliği, sermayeyi yenecek” sloganımızla, üretilmeye çalışılan milliyetçi hamasete karşı “yaşasın halkların kardeşliği” diyerek, ölümlere sebebiyet veren ekolojik talana karşı inşaatlar durdurulsun, planlama yapılsın talebimizle, Kadın cinayetlerine ve çocuk istismarına karşı insanca bir yaşama için Bağımsızlık Yolu 1 Mayıs’ta alanlarda olacak. Bağımsızlık Yolu olarak halkımıza çağrımız, kara bulutları sınıfın siyasetini oluşturarak dağıtmak adına 1 Mayıs’ta Bağımsızlık Yolu saflarında buluşmaktır.
Bağımsızlık Yolu(a)
Mustafa Keleşzade
Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Bölge Sorumlusu