Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Kıbrıs Postası’nda, Erçin Şahmaran’ın sorularını yanıtlayarak gündemi değerlendirdi.
Eylemde Toplumsal Derde Değil Herkes Kendi Derdine Bakıyor
Ersoy, hayvancıların bakanlık önünde yaptıkları eylemle ilgili resmin bütününe bakmaya çalıştıklarından bahsederek yaşanan krizin ilk defa yaşanmadığına değindi. Sürece bakıldığında bütün öznelerin durduğu yerden ve tuttuğu kadarıyla konuşmaya çalıştığını, toplumsal derde değil herksin kendi derdine baktığını ekledi. Bağımsızlık Yolu olarak eyleme destek açıklamadıklarını ama temsili olarak eylemde bulunduklarını belirten Ersoy, girdi maaliyetlerinden birinin elektrik olduğunun altını çizdi. Ersoy, eylemde elektriğin sadece hayvancılıkla ilgili değil, çiftçi ve bütün üretim maaliyetleriyle ilgili bir girdi maaliyeti olduğunu ve kamucu bir elektrik anlayışının giderlerin aşağıya çekilebileceğini vurgulamak için orada bulunduklarını aktardı. Daha önce eylemcilere ziyarette bulunduklarını ve bu sorunu yapısal olarak nasıl çözüleceğini anlattıklarını ekledi.
Ersoy, eylemde esas meselenin ucuz etin nasıl üretileceği, tüketiciye nasıl ulaştırılacağı ve üreticinin geçimini nasıl sağlayacağı olması gerekirken “bu rezalet hükümeti devirelim” olduğunu söyledi. Eylemsel süreci ortak taleplerden ve siyasetten koparıp “hükümet gitsin” noktasına getirenlere “Gelen hükümet nasıl bir tarım hayvancılık politikası yapmalı, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda nasıl politikalar izleyecek?” sorusunu yöneltti.
Kamucu Bir Bakışla Tarım ve Hayvancılık Politikası Geliştirmemiz Lazım
Palyatif ve günlük çözümlerden uzak durmamız gerektiğini ifade eden Ersoy, temelde sistemsel bir sorun olduğunu ve sorunu masaya yatırıp madde madde nasıl çözüleceği konuşulmadığı sürece krizlerin tekrardan yaşanacağını kaydetti. Devletin etin pahalılığına taban fiyat getirmesini, kasapların isyanına ithal et getirelim çözümünü palyatif çözüme örnek olarak gösterdi. Ersoy, eylemde halkın nasıl ucuza et alacağını konuşulmadığını belirterek eylemlilik sürecine girildiğinde halkı arkasına alınamayan bir eylemin altının boş olduğunu söyledi. Mevcut tarım ve hayvancılık politikasızlığına çözüm bulmamız gerektiğini ifade eden Ersoy, kamucu bir bakışla Tarım ve Hayvancılık Politikası geliştirmemiz lazım dedi. Bu şekilde sorunun yapısal olarak çözülebileceğini söyledi.
Ersoy, hükümetin kulağa hoş duyulan “gariban da ete ulaşabilecek” söylemine eleştiride bulunarak gerçekten dar gelirli bir insanın sağlıklı beslenebilmesi için et getirilecekse neden bir ayla sınırlı olduğunu sordu. “Ya yalan söylüyorsunuz bu et sürekli gelecek ya da gerçekten böyle bir niyetiniz yok” dedi. Getirilecek donmuş ithal etlerin piyasayı asla düzenlemeyeceğini ifade eden Ersoy, sınırlı getirilecek ithal ete dar gelirlinin ulaşıp ulaşamayacağının da meçhul olduğunu belirtti. Gelecek olan etin nereden geleceğinin hala belirsiz olduğunu ekledi.
AKSA’ya Olan Bağlılık Elektrik Zammına Yol Açıyor ve Et Fiyatlarını Etkiliyor
Ortaya koyulan verilere bakıldığı zaman girdi maaliyetlerinin görüldüğünden bahseden Ersoy, girdi maaliyetlerini yem, elektrik ve mazot olarak açıkladı. Yemin çoğunluğunun ithal olduğundan bahsederek bunun nedenini bütünlüklü tarımsal politikaların eksikliğinden dolayı verimli tarım arazilerinin inşaat sermayesinin talanı altında olmasından dolayı olduğunu aktardı. İşin kökünün tarımda başladığını belirtti. Ersoy, elektriğin son dört yıldır kamu özel ortaklığı denilen bir enerji modeliyle üretim yapılmaya çalışıldığına değinerek bütün verilerin AKSA ile beraber üretim yapmanın bizim üretim maaliyetlerimizi bir buçuk kat artırdığını ortaya koyduğunu vurguladı. AKSA’ya olan bağımlığın yatırım yapmamızı engellediğini ve sürekli elektrik maaliyetlerine zam yapılmasını sağladığından bahseden Ersoy, elektrik zammının bütün enflasyonist sistemi ve et fiyatlarını etkilediğini söyledi.
Akaryakıt Üretimin Yapı Taşıdır
Ersoy, akaryakıt ile ilgili soruna değinerek akaryakıtın en yüksek ithalat kalemi olduğunu ifade etti. Akaryakıt ithalatının son dört yılda giderek artığını ve bunun kontrolünü iki tane akaryakıt firmasının elinde olduğuna dikkat çeken Ersoy, 8 haftada 8 kere zam yaptıklarını ve devletin buna müdahale edemediğini kaydetti. Ortada bütün toplumun çıkarlarını ve iki şirketin çıkarlarının çakıştığı bir durum olduğunu söyledi. Devletin akaryakıtta dengeyi sağlamak için kendisinin getirmesi gerektiğini, akaryakıt üretimin yapı taşı olduğunu ekledi. Ersoy, kamu politikalara geçilmesinin öneminden bahsederek kamucu ve planlı bir ekonomide ancak ihtiyaçların nasıl karşılanacağını ve paydaşların nasıl kendi hakkını alabileceğini konuşulabileceğini aktardı. Serbest piyasada herkesin günübirlik ve kendi karının peşinden koştuğunu ekledi.
AKSA’nın Sözleşmesinin Feshedilmesi Bütün Ekonomiyi De Etkileyecek
Ersoy, AKSA’nın süreç içerisinde sırtımızdan milyar dolar kaldırdığını belirtti. İletim, dağıtım hatlarına ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapmamız gerektiğini fakat AKSA sırtımızda bir kambur gibi olduğu sürece bu alanlara hamlede bulunamadığımızı ifade eden Ersoy, AKSA’nın sözleşmesinin feshedilmesi gerektiğini söyledi. Bunun elektrik maaliyetlerini aşağıya çekeceğini ve sadece et fiyatlarını değil bütün ekonomiyi etkileyeceğinden bahsetti.
Tarım ve Hayvancılıkta Ölçeği Kooperatifçilik Yoluyla Büyütmeliyiz
Verimli tarım arazilerinin korunması gerektiğini ifade eden Ersoy, mevcut üretim tarzında çiftçiliğin ve hayvancılığın verimli olmadığını ortaya koydu. Hayvancıların kendi içerisinde büyüğü ve küçüğü olduğundan bahseden Ersoy, teşviklerin çoğunun beş tane büyüye gittiğini aktardı. Küçükbaş hayvancılık yapanların ellerinde çok fazla hayvan tutmadığını, hayvancıların yarısının ellerinde 10 ila 50 arasında hayvan tutanlar olduğundan bahsetti. Ersoy, ellerinde 500’den fazla hayvan tutanların teşviklerin yarsını aldığını geriye kalan teşviklerin ise küçük üreticiler arasında paylaştırıldığını kaydetti. Ersoy, çözüm olarak tarımda ve hayvancılıkta küçük ölçekli üretimi bırakarak verimi artırabilmek için ölçeği büyütmemiz ve bunun kooperatifçilik yoluyla yapılması gerektiğini vurguladı.
Kooperatifçiliğin dağım ve satışla da destekleneceğini ekledi. Ersoy, devletin verdiği bütün teşvikleri de kooperatifleşme şartına bağlanması gerektiğini belirterek toplumun çıkarını gözetmeyene toplum teşvik vermek zorunda değil dedi. Küçük işletmelerin bir araya gelmesinin öneminden bahseden Ersoy, küçükbaş hayvan yetiştiricilerinin kooperatifçiliği kendilerinin de dillendirmesi ve savunması gerektiğini aksi takdirde batacaklarını söyledi.
Veteriner Hekimler Birliği’nin yaptığı açıklamadan bahseden Ersoy, 4 buçuk milyon dolar değerinde küçükbaş hayvanın doğumdan sonra bir haftada telef olduğunu ve bunun çözümünün koruyucu hekimlikle önüne geçilebileceğini açıkladığını hatırlattı. Ersoy, bunun yapılması gerektiğini belirterek hayvanların %80’inin korunabileceğini ve üretimi artıracağından bahsetti. Ersoy, planlama yapılma ve teknolojik yatırım yapılması gerektiğini belirterek bunların kamucu bir perspektifle yapıldığı zaman hayatı ucuzlaştıracağını ve geleceğimizi kurtaracağını ifade etti.
Her Metre Küp Suya ve Her Metre Kare Toprağa Canımız Gibi Bakmalıyız
Ersoy, verimli tarım arazilerinin yanına yurt yapıldığı için solar panel kurma kotasının dolduğunu ve üreticinin kuramadığından bahsederek iklim krizinin hakim olduğu bu zamanlarda her metre kare toprağa ve metre küp suya canımız gibi bakmamız gerektiğini aktardı. Haspolat’ta tarım için kullanılabilir su kaynağının kamu tarafından ıslah edilmesi gerektiğini, bir proje oluşturulması gerektiğini belirterek hala orda hiçbir şey yapılmadan durduğundan bahsetti. Ersoy, Bağımsızlık Yolu olarak, planlı kamucu kooperatifçiliğe dayalı ölçeğin büyüdüğü bir tarım hayvancılık politikasını savunduklarını belirterek enerjide, akaryakıtta ve hayatın geriye kalan alanlarında kamucu politikalarla hayatın ucuzlatılabileceğini ifade etti.
Ersoy, herkesin çıkarlarına göre davrandığını belirterek Bağımsızlık Yolu’nun toplumun çıkarlarına yönelik pozisyon aldığını söyledi. Rakamlara bakıldığında sermayenin büyüdüğünü, pastadan büyük payı kopardığını geriye kalanların ise geriye gittiğini görüldüğünü ekledi.
Emeğin İktidarını Kurmak İstiyoruz
Tek bir seçimin toplumsal düzenin değiştiremeyeceğini ifade eden Ersoy, seçimin sadece toplumsal düzenlemenin bir parçası olduğunu, gereğinden fazla anlam yüklenmenin gerekmediğini söyledi. Bağımsızlık Yolu muhalefeti eleştirirken “niye meclisten çıkmıyorsunuz” diye değil neden halktan yana muhalefet yapmıyorsunuz diye eleştirdiklerini aktaran Ersoy, halktan muhalefetin somut öneri verebildiğini söyledi.
Bağımsızlık Yolu’nun “hükümete değil muhalefete talibiz” sözünü açıklayan Ersoy, hükümet olmanın iktidar yapmayacağını söyledi. Ersoy, ulaşım, enerji sağlık gibi farklı farklı noktalarda iktidar odağı olan hükümetten daha güçlü sermaye grupları olduğundan bahsetti. Sermaye hangi kararı vermek isterse o kararı aldırttığını ekledi. Ersoy, istikrarlı bir şekilde sermayeye hizmet eden, emekçi kesimlerin aleyhine çalışan politikalar olduğunu belirterek hükümetler gelip geçtiğinde politikaların değişmemesinden zaten iktidarın da değişmediğinin anlaşıldığına dikkat çekti. Ersoy, Bağımsızlık Yolu’nun hükümet olmayı hedef olarak koyup ondan sonra hükümette kalabilmek için gerçek iktidar odaklarına taviz verecek pozisyona geçip kendi kendini kandırmadığını söyledi. Halka gerçek iktidarın kim olduğunu, kararları kimin verdiğini aktararak Bağımsızlık Yolu’nun mecliste sokakta veya hükümette muhalefet edeceği kesimlerin iktidar odakları olduğunu ve elinde bulundurdukları gücü halkı da içerisine katarak gerçek iktidar odaklarına karşı muhalefet etmek için kullanacaklarını söyledi. Emeğin iktidarını kurmak istediklerini ekledi.
Yapısal Bir Çözüm İçin Mücadele Edilmediği Sürece Aynı Sistem Devam Edecek
Ersoy, bütün konuları yapısal ve sistemsel konuşulması gerektiğini ifade ederek geriye kalan konuşmaların sadece halkın kulağına hoş duyulsun diye yapıldığını söyledi. Yapısal bir çözüm için mücadele etmediğimiz ve bir yerden dönüştürmeye başlamadığımız sürece aynı sistemin devam edeceğinin altını çizen Ersoy, ithal et getirilme süresi bir ayı aşarsa küçük üreticinin batacağını, fiyatların tekrar yükseleceğini ve batan küçük üreticiyi büyüklerin yutacağını veya inşaat sermayesinin tarım arazilerini kapacağını aktardı. Ersoy, ZMO’nın ve VHB’nin teknik ve teorik bilgisinden faydalanılması gerektiğini, demokratik kitle örgütlerinin ne yapılması gerektiğini söylediğini fakat hükümetin kulak asmadığını ifade ederek bunları göz önünde bulundurarak merkezi ve planlı bir şekilde yukarı çıkarıp, geleceği kurtarabileceğimizi kaydetti.
Adanın Birleşmesine ve Kıbrıslı Türklerin Siyasal Eşitliğine Dayalı Tek Çözüm Federasyondan Geçiyor
Ersoy, Kıbrıslı Türk halkının çıkarının siyasal eşitliğe dayalı, uluslararası bir toplumun parçası olarak kendi özgün kimliğiyle siyasal bir varlık olarak var olmasını tarihsel çıkarının federasyonda yattığını açıkladı. Hem adanın birleştirilmesini hem de Kıbrıslı Elenlerin ve Kıbrıslı Türklerin siyasal eşitliğine dayalı olacak şekilde birleşmeyi desteklediklerini ekledi. Ersoy, iki tane halkın varlığını nesnel olarak görüldüğünü, siyasal eşitliğin çok meşru bir talep olduğunu ve dünyaya bağlanmanın federasyon dışında başka bir yolu olmadığını söyledi. İki eşit egemen devlet diyen Ersin Tatar’ın kendisinin kendi tezinin altını doldurmadığını ifade eden Ersoy, görev süresinin dördüncü yılını dolduran Tatar’ın kktc’yi tanıtmak için hiçbir şey yapmadığını belirtti. Ersin Bey kktc’yi tanıtacaksa buyursun tanıtsın ikna edilmesi gereken biz değiliz dedi.
Ersoy, biz federasyonu savunuyoruz diye Kıbrıslı Elen toplumunun federasyona hazır olduğu anlamını taşımadığı noktasına değindi. Masadan kaçanların Hristodulidis ve Anastasiadis olduğundan bahsetti. ‘Sorun sadece Ersin Tatar ve Türkiye’dir onlar aradan çekilse her şey hallolur’ yanılsamasına girilmemesi gerektiğini ifade eden Ersoy, Ersin Tatar’ın seçilmesine en çok sevinenin Anastasiadis olduğunu hatırlattı. Ersoy, Kıbrıslı Elen milliyetçiliğini reddederek değil kabul ederek bunun aşılması için Kıbrıslı Elen toplumuyla iletişim kurmamız gerektiğini söyledi. Ersoy, Kıbrıslı Türklerin siyasal varlığı ve eşitliğini liderlerinin kabul etmediğini ve kabul edilmediği sürece Kıbrıs sorununa çözüm bulunamayacağını onlara anlatmak gerektiğini kaydetti. Emperyalizm boyutuna değinen Ersoy, Kıbrıs’tan kalkan uçakların Yemen’i vurduğunu ve istihbarat toplayarak İsrail ordusuna aktardığını ifade etti birlikte yaşamanın yolunu bulamayıp birbirimize kırdırılmaya devam ettiğimiz sürece adanın batmayan bir uçak gemisi olarak kullanılmaya devam edeceğini ve kalkan uçakların yanı başımızdaki halkın soykırımında kullanılacağına dikkat çekti. Ersoy, bağımsız Kıbrıs söyleminde başta İngiliz üsleri olmak üzere adadaki bütün yabancı askerlerin ülkeyi terk etmesi ve kendi halklarının kontrolünde olması gerektiğini kaydetti.