Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Mayıs TV’de, Meltem Sakin’in programına katılarak gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Kamu Okullarına Harcanması Gereken Kaynaklar, Teşvik ve Hibe Adı Altında Özel Okul Patronlarına Aktarılıyor
Programda yaptığı açıklamada Ersoy, eğitimde bugün bulunduğumuz noktaya bir süreç içerisinde gelindiğini, kamusal eğitimin yıllar içerisinde altının oyulduğunu belirtti. Kamu okullarına harcanması gereken kaynakların, teşvik ve hibe adı altında özel okul patronlarına akıtıldığını söyleyen Ersoy, sonrasında da ailelerden kıyafet, gayri yasal kayıt parası, kırtasiye, tuvalet kağıdı parası bile istendiğini aktardı. 90’lı yıllardan itibaren tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de neoliberal politikaların uygulandığını, tek farkın ise ülkemizde bu politikaların daha vahşice, acımasızca ve dizginsizce yaşandığını anlatan Ersoy, sağlıktan eğitime, ulaşımdan enerjiye kadar tüm alanlarda kamusal olanın altının oyulduğu bir süreçten geçildiğini kaydetti.
Türkiye ve Suriye’de yaşanan depremin ardından, ülkemizdeki kamu binalarının ve okulların dayanıklı olup olmadığı üzerinden bir tartışmanın başladığını hatırlatan Ersoy, meslek odalarının bununla ilgili çalışma başlattığını ancak devlet tarafından 2 yıldır gereken yatırımların yapılmadığını belirtti. Devletin yatırım yapmak yerine konteyner sınıf vizyonunu ortaya koyduğunu ifade eden Ersoy, 90 tanesi ilkokullara verilmek üzere toplam 218 konteyner sınıfın okullara yerleştirildiğini belirtti. Ersoy, bu konteyner sınıfların altyapı sorunları olduğuna dikkat çekerek, konteynerlerin okullara yerleştirilmesiyle çocukların eğitiminde büyük önem taşıyan oyun alanlarının da azaldığına vurgu yaptı. Ersoy, bu tabloya bakıldığında kamusal eğitimin geri götürülmesinden kim çıkar sağlıyor, kim zarar görüyor ona dikkatle bakılması gerektiğinin altını çizdi.
Hükümet Edenler Bilinçli Bir Şekilde Kamu Okullarında, Kaliteli, Demokratik, Laik ve Ücretsiz Bir Eğitim Verilmesini İstemiyor
Meselenin sadece kurultay yüzünden okulların bir hafta geç açılması olmadığını vurgulayan Ersoy, bakanlığın da hükümet edenlerin de bilinçli bir şekilde kamu okullarında, kaliteli, demokratik, laik ve ücretsiz bir eğitim verilmesini istemediğini dile getirdi. Bu durumdan okul ücretlerini istediği gibi artıran özel okulların karlı çıktığını vurgulayan Ersoy, özel okul patronlarının vergi vermediğini, üstüne de devletten teşvik aldıklarını belirtti. Ersoy, kamu okullarının geriletilmesiyle, özel okul patronlarıyla birlikte Ankara’nın dayatmasıyla, gerici tarikatların ve cemaatlerin de semirtildiğinin altını çizdi. Ersoy, bu durumun beceriksizlik veya iş bilmezlik sonucu oluşmadığını, tercih olduğunu aktardı. Ersoy, yapılması gerekenin özel okullara giden teşviklerin kesilmesi, vergi muafiyetlerinin kaldırılması, vergilendirilmesi ve kaynağın doğrudan kamusal eğitime harcanması olduğunu ifade etti. Özel okul patronlarına bu bedeli ödetmeden buradan bir çıkışın olmadığını, öbür türlü konteyner sınıflarında, oyun alanı olmadan çocukların eğitim almaya devam edeceğini dile getirdi.
CTP Emek Mücadelesinden Uzaklaştı, Sermaye ile Daha Barışık
İki noktada CTP’ye eleştiri getirdiklerini ifade eden Ersoy, birinin Kıbrıs sorunu diğerinin de emek meseleleriyle ilgili olduğunu söyledi. CTP’nin 90’lı yıllardan sonra 80’lerdeki emekten yana mücadele çizgisinden uzaklaştığı, gittikçe sermaye ile daha barışık, hatta sermaye temsilcilerini meclise milletvekili olarak gönderdiği bir süreci yaşadığını belirtti. Ersoy açıklamasının devamında, CTP’nin sermaye ile kavga etmek yerine, emekçilere hoş görünen, biz daha iyi yönetiriz söylemini kullandığını, ancak özel sektörde sendikalaşma, asgari ücret, kamusal eğitim, sağlık, enerji, ulaşım gibi konuların altının oyulmasında kendisinin de rolünün olduğu, emekten uzaklaşan bir çizgide bulunduğunu vurguladı.
CTP Erdoğan Rejimini Kırmak Üzmek İstemiyor
CTP’nin federasyonu savunduğunu bunu dillendirmekten çekinmediklerini bildiklerini ifade eden Ersoy, ancak kaynağı Ankara’dan gelen federasyona karşı iki devletliliği savunan Türk milliyetçilerine ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönelim diyen Kıbrıs milliyetçilerine karşı federasyonu savunan, bunun için kavga eden bir pozisyonda durmadıklarını belirtti. CTP’nin Türkiye’den gelen iki devletlilik baskısına karşı, “bunu siz Ankara’da belirleyemezsiniz Kıbrıslı Türk halkının iradesi belirler, siz bu işe karışmayın” şeklinde cevap veremediğini, AKP’yi ve Erdoğan rejimini kırmak üzmek istemeyen bir CTP’nin var olduğunu söyledi. Diğer taraftan CTP’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönelim, siyasal eşitlik olmasa da olur, mesele birleşmek değil mi Kıbrıs Cumhuriyeti’nde birlikte yaşarız” deyip de aslında Kıbrıslı Türk halkının siyasal eşitlik mücadelesini hiçe sayan, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek modeli savunan kesimle de kavga etmediğini belirtti. Ne istediğinizi söylemeniz yeterli değildir diyen Ersoy, federasyona ve o teze saldırıda bulunan kesimlerin saldırılarını da boşa çıkarmanız gerekiyor dedi. Ersoy, bu noktada CTP’nin BM’ye gitmeleri ve Kıbrıs Türk halkının sesi olmaları konusunda Ankara’ya karşı da Kıbrıs milliyetçiliğine ve egemenlerine karşı pozisyon geliştirip geliştirmeyeceklerini bilemeyeceğini belirtti.
İktidar Olmak, Kıbrıs’ın Kuzeyindeki İktidar Odaklarına ve Türkiye Egemenlerine Karşı Durmayı Gerektiriyor
Bağımsızlık Yolu için hükümete gelmenin iktidara gelmek anlamını taşımadığını vurgulayan Ersoy, Kıbrıs’ın kuzeyindeki parçalı iktidar odaklarının, yani eğitimde özel okul patronlarının, enerjide AKSA’nın, ulaşımda akaryakıt ithalatçılarının, büyük sermaye patronlarının, Ticaret Odası’nın, kumarhanelerin ve hotellerin gücü karşısında durmanın hükümete gelmekle başarılamayacağını söyledi. kktc devletinin bağımsız ve egemen bir devlet olmadığını belirten Ersoy, polisin bile Ankara’ya bağlı olduğunu, ülkedeki siyasal, sosyal ve ekonomik kararları Ankara’nın verdiğini bu ortamda iktidar oldum, gücüm her şeye yeter düşüncesiyle bir politika geliştirilemeyeceğini aktardı. Bu ortamda muhalefet yapılması gerektiğinin altını çizen Ersoy, gerçek anlamda iktidar olma yolunun gerçek anlamda iktidar odaklarına muhalefet etmekten geçtiğini söyledi. Bağımsızlık Yolu olarak siyasal mücadele anlamında emekçileri müttefik seçtiklerini belirten Ersoy, emekçilerle beraber onların çıkarı için, egemenlerin çıkarına dokunarak, somut taleplerle mücadele ve muhalefet edilmesi gerektiğini vurguladı.
Ankara’nın Siyasi ve Ekonomik Dayatmalarına Karşı, Emek Eksenli Somut Taleplerle Muhalefet Örmeye Çalışıyoruz
Bağımsızlık Yolu’nun Türkiye halklarıyla bir dertlerinin olmadığını, Türkiye halklarını da ezen egemenlerle çok ciddi anlamda sıkıntıları olduğunu belirtti. Sadece bizim irademizi gasp ettikleri için değil, kardeş gördüğümüz Türkiye halklarını da ezdikleri için de sıkıntıları olduğunun altını çizen Ersoy, müttefik olarak Türkiye egemenlerini değil Türkiye’nin aydınlık yüzünü, emekçi insanlarını gördüklerini belirtti. Ersoy, Ankara’nın siyasi ve ekonomik dayatmalarına karşı, halkın kamusal kendi hakları üzerinden verecekleri mücadeleyle ve somut taleplerle muhalefet örmeye çalıştıklarını dile getirdi. Bu mücadelenin hükümette, mecliste veya sokakta her yerde verilebileceğini belirten Ersoy, ister Türkiye egemenleri, ister buradaki egemenler olsun, onlara karşı somut taleplerle, emeğin üstünden verilebilecek bir güçle geri püskürtülebileceklerine inandıklarını söyledi.
Dışardan Nüfus Akışını Sağlayan Eğitim ve İnşaat Sektörleri Gibi Sektörlerin Sıkı Denetimi Sağlanmalı
Nüfus politikasıyla ilgili yıllardır sorunlar yaşandığının altını çizen Ersoy, şimdi şikayet eden ancak daha önce hükümete gelen rejim muhalefeti partilerinin bununla ilgili hiçbir şey yapmadıklarını söyledi. Bugün de hala ne yapılmasıyla ilgili net bir şey söylenmediğini vurgulayan Ersoy, Bağımsızlık Yolu’nun bununla ilgili net somut önerilerinin olduğunu aktardı. İlk etapta nüfus sayımının yapılması gerektiği konusunda herkesin hemfikir olduğunu belirten Ersoy, dışardan nüfus akışını sağlayan eğitim ve inşaat sektörleri gibi sektörlerin denetiminin sağlanması gerektiğini ifade etti.
Çağdaş Bir Vatandaşlık Yasası Oluşturulmalı Kimlikle giriş çıkışların acilen durdurulması gerektiğinin de altını çizen Ersoy, muhacerette daha denetleyici unsurların olması gerektiğini söyledi. Yerli iş gücündeki işsizlik oranının belirli bir rakamın altına düşene kadar yeni çalışma izinlerinin verilmemesi gerektiğini de belirten Ersoy, dışardan sürekli ucuz iş gücü taşındığını, bu ucuz iş gücünün de kölelik koşullarına varacak durumlar oluşturduğunu belirtti. Bunun karşısına emekten yana bir çizgi çekerseniz nüfus politikasını düzenleyebilirsiniz diyen Ersoy, bu söylemi de Bağımsızlık Yolu’ndan başka hiçbir partinin dile getirmediğini söyledi. Ersoy, çağdaş bir vatandaşlık yasasının oluşturulması gerektiğini, bakanlar kurulunun istisnai vatandaşlık verme yetkisinin olmaması gerektiğini ve vatandaşlığın belli somut kriterlere bağlanması gerektiğini de sözlerine ekledi.