Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Umut Ersoy, Kıbrıs Genç TV’de Muazzez Gazihan’ın Gündem Özel programına katılarak Gazihan’ın sorularını yanıtladı.
Emekçilerin Derdini En iyi Emekçiler Anlatır
Ersoy programda yaptığı açıklamada, ara seçimlere kadar 1 Mayıs, Türkiye’deki seçim süreci ve Türkiye’nin siyasal partilerinin illegal olarak yürütülen ofisleri olduğuna değinerek bu ve başka konularla ilgili protestolar yaptıklarını, gündemlerinde seçim olmadığını dile getirdi. Ara seçim için parti meclisinde sürecin kendisini analiz ettiklerini söyleyen Ersoy, tutarsızlıkları ve ilkesizlikleri ortaya koydukları detaylı bir bildiri yayınladıklarını açıkladı.
Ersoy, ‘Patronların kendi görevlerini mecliste üstlendiği zamanlarda emekçilerin sesini, emekçilerin derdini en iyi emekçiler anlatır diyerek seçime girmemiz gerektiğini düşündük’ dedi. Şahısların yarıştığı bir seçime girilmediğini belirten Ersoy, siyaseti siyasetsizleştiren yaklaşımı tercih etmediklerini söyledi. Ersoy, Bağımsızlık Yolu’nun gerçek adayı, fikirleri, programı ve bugüne kadar verdiği tutarlı, ilkeli mücadeledir ifadesini kullandı. Kendisinin bu fikirlerin taşıyıcısı olarak PM tarafından görevlendirildiğini, fikirlerin daha fazla insana yayılması ve meclisin içerisine taşıyıp, orayı da mücadele alanına çevirmek istediklerini belirtti. Ersoy, meclisi emekçilerinin sorunlarının daha çok görünür olmasını sağlamak ve rejim siyasetinin emekçilerin sorunlarına karşılık üretilen çözüm önerilerine ne kadar gözlerini kapadıklarını halka gösterebilecek fırsat olduğunu söyledi.
Sine-i Millet Çağrılarını Katılmadık ve Doğru Bulmuyoruz
Parti meclisinde sine-i millet sürecinin detaylı bir şekilde değerlendirildiğini söyleyen Ersoy, bildiriyi bunun üzerine yaptık dedi. Politik olarak, hiçbir zaman sine-i millet çağrılarına katılmadıklarını ve yanlış bulduklarına değindi. Doğrudan demokrasiyi savunan bir parti olarak, halkın her koşulda siyasete katılması gerektiğini düşünüyoruz dedi. Ersoy, sine-i millet çağrılarında yapısal olan bir şeyin es geçildiğini, meclisin hiçbir zaman halkın iradesini yansıtmadığını, hükümetin Türkiye egemenlerini ve sermaye odaklarını işlerini gören bir komiteden ibaret olduğunu ekledi. Sine-i millet çağrılarını yükselten diğer partilerin, Halkın Partisi yaptıktan sonra aday olmasını doğru bulmadıklarını ekledi.
Ersoy, girdiğimiz her alanı söylediğimiz program çerçevesinde mücadele alanına çevirmek zorundayız, bizi kapıdan atarlarsa pencereden gireriz dedi. Doğru bildiğimiz şeyi sonuna kadar savunma kültürüne sahip bir parti olduklarını söyledi. Bir mevkiden istifa edip, başka bir mevkiye aday olmayı doğru bulmadıklarını belirtti. Mevkilerin veya makamların kişisel kararlarla bırakılmayacağını, görev olduklarını söyleyen Ersoy, baskılar karşısında, baskıları kaldıramayıp istifa ediliyorsa bu anca özür olur, onurlu alkışlanacak bir hareket olmaz ifadelerini kullandı. Biz, ortaya bir iddia koyuyorsak, sonuna kadar hangi tehdidi alırsak alalım, orada kalıp mücadele edilmesi ve hiçbir mevzinin terk edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz dedi.
Halkın Siyasete Daha Çok Katılması Gerek
Ersoy, seçimi siyasal görüşlerinizi, pozisyonunuzu beyan ettiğimiz bir araç olarak tanımlarken, demokrasi için yeterli olmadığını belirtti. Halkın siyasete daha çok katılması ve karar mekanizmalarında olması gerektiğini, bunun ancak mücadele yoluyla olacağını vurguladı. Eğitimdeki, sağlıktaki, ekonomideki sorunlarımızın yapısal olduğunu söyleyen Ersoy, yöneticileri değiştirmekle sorunları çözebileceğimizi sanmak yanılsamadır dedi. Durumun mevcut hükümette kim olursa olsun işine geldiğine değinerek, istikrarlı bir kötüye gidiş olduğunun altını çizdi. Eğitime, gıdaya, ulaşıma daha fazla para harcamamızın, iş hayatındaki mutsuzlukların ve gelecek kaygısının nedenini, devletin kendi sorumluluklarından geri çekilerek, sermayedar ve rant olanağı sağlayan politika izlemesinden kaynaklı olduğunu açıkladı. Hükümetlerin bu politikaların devamı olarak gelip gittiklerini ekledi. Barınma üzerinden örnek veren Ersoy, barınma gibi temel ihtiyacı sermayenin kar hırsına bırakırsanız, şehirler de çarpıklaşır, nüfus yapınız da değişir dedi. Gençlerin yurt dışına göç etmeyi düşünmesini ve özel sektörde neredeyse kölelik koşullarında çalışmalarını, barınma sorununu çözecek politika olmadığına değindi.
Emeğin Temsilcisini Meclise Sokalım!
Ersoy, ‘Rejim partileri sermayenin temsilcileridir. Biz, emeğin temsilcisini meclise sokalım, biraz tatlarını kaçıralım diyoruz.’ dedi. Sorunlarının çözümünü dillendirecek olanın ancak sırtını ve gücünü emekçilere yaslayan emekçiler olabileceğini vurguladı. Rejim partilerinin bulunduğu patronların karşısına, emekçilerin sınıfsal çıkarlarını savunan ve sermayeye karşı durmaktan çekinmeyen emekçi temsilci çıkması gerektiğini söyledi. Ersoy, bu siyaseti yapanın Bağımsızlık Yolu olduğunu söyleyebilirim ama bir kişi yasaların geçmesini engelleyebilir diyemem dedi. Meclisi, toplumsal çelişkilerin, eşitsizliğin ve adaletsizliği daha görünür kılınmasını sağlayacak mücadele alanına çevireceklerini belirtti.
Asgari Ücret En Düşük Kamu Maaşına Eşitlenmeli
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda hiçbir asgari ücretli temsilci olmadığını belirten Ersoy, asgari ücreti belirleme sürecini esneten bir mekanizma olduğunu söyledi. Komisyondan bir kere bile asgari ücretlinin lehine karar çıkmadığına değindi. Ersoy, asgari ücreti artık standarda bağlamamız gerektiğini, bu komisyonun lağvedilmesini ve asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenip oraya endekslenmesi gerektiğinin altını çizdi. Özel sektör çalışanlarının, kamu çalışanlarına kırdırmaya çalışılan rejimde, bu çözümle hem aradaki eşitlik duygusu yaratılır hem de çıkar birliği sağlanır dedi.
Giderlerin Kısılması Servet Vergisiyle Olur
Ersoy, alım gücünü toparlamak için ya gelirlerini arttırırsınız ya da giderleri kısarsınız dedi. Giderleri kısmak için eğitim, sağlık, barınma, gıda, elektrik gibi temel ihtiyaçları ucuzlatmak gerektiğini belirtti. Ultra zenginler dediğimizin toplumun yüzde ikisini oluşturan kesime servet vergisi uygulayarak, kaynak yaratalım dedi. Servet vergisinin, şahısların kendi lüks ihtiyaçları için biriktirdikleri ve ekonomiye dahil olmayan servete uygulanan vergi türü olduğunu açıkladı. Ersoy, giderlerin kısılması servet vergisiyle yaratılan kaynağın, kamusal harcamalara ve yatırımlara yapılması yoluyla olur dedi. Aynı zamanda çözümüm emekçilerin vereceği mücadelede olduğunu ekledi.
Türkiye’deki Seçimi, Türkiye Halkı İçin En İyi Ne Olur Noktasından Değerlendirmeliyiz
Türkiye’deki seçimle ilgili olarak Ersoy, bu Türkiye’nin seçimi, her ne kadar ucu bize dokunuyor olsa da bu noktadan değil, Türkiye halkları için en iyisi ne olur diye bakıp, değerlendirmek gerekiyor ifadelerini kullandı. Ersoy, ortada yirmi yıllık AKP iktidarı var ve bu rejim, siyasal islamın en gaddar hali noktasına geldi dedi. Siyasal islamcılara dur denmesinin gerçekten çok önemli olduğunu belirtti. Ersoy, ‘Eğer Tayyip Erdoğan kazanır ve rejim bu şekilde devam ederse de biz kendi durduğumuz yerden mücadeleye, kendi halkımız çıkarı doğrultusunda devam edeceğiz. Eminim Türkiye halkı da mücadeleye devam edecektir.’ dedi. Biz, Türkiye’nin aydınlık yüzleri, emekçileri, kadınları, demokratları, laik insanlarıyla iletişim kurup, onlarla dayanışmamış gerekiyor dedi. Türkiye için en iyisini dilediğini söyledi.
Sonuç Ne Olursa Olsun Mücadeleye Devam Edeceğiz Ersoy, siyaseti siyasetle, fikirlerle ve programla yapmaya çalışan bir parti olduklarını söyledi. Gezdiğimiz yerlerde yalan vaat değil mücadele sözü veriyoruz, bu mücadeleyi de programa dayalı verip programımızı anlatıyoruz dedi. Seçim boyunca ‘neden birileri yoksullaşıyor, birileri zenginleşiyor’, ‘buradaki yapısal sıkıntı ne’, ‘hükümetler bunca zaman kimden yana tercih kullanılmış, biz kimden yana tercih kullanacağız’ı halka anlatacaklarını belirtti. Ersoy, hiçbir alanda taviz vermeyeceklerini, seçim bittikten sonra sonuç ne olursa olsun hep beraber aynı kararlılıkla mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.