(05.07.2015)
Anayasa’nın 38’inci maddesinde çok açık bir kural yer almaktadır:
“Ulusal güvenlik, kamu düzeni, kamu yararı, genel sağlık ve çevre korunması amacıyla yasa ile sınırlama konmadıkça, yurttaşların yüz metrelik kıyı şeridi içerisine girmesi kimse tarafından engellenemez ve giriş ücrete bağlı tutulamaz. Ancak bu kural mülkiyet haklarına tecavüz edilmesine olanak tanır biçimde yorumlanamaz.”
27/1993 sayılı Plajların Kullanımı ve Denetimi Yasası’nın 4’üncü maddesinin (1)’inci ve (2)’nci fıkraları uyarınca da “Yurttaşların plajlara girmesi kimse tarafından engellenemez. Plajlara girişte yurttaşlardan herhangi bir ad ve koşul altında ücret talep edilemez.”
Aynı maddede “Mülkiyeti devlete ait olan plajlar, gerçek veya tüzel kişilerin işletmesine verilmiş ve/veya tahsis edilmiş ve/veya kiralanmış olmaları halinde, yukarıdaki (1)’nci ve (2)’nci fıkralarda öngörülen kurallara bağlıdır.” denmekte ve devamla “bu kurallara aykırı hareket eden bir plajın işletmecisi ve/veya sahibi ve/veya çalışanları suç işlemiş olur ve mahkumiyeti halinde üç milyon Türk Lirası’na kadar para cezasına veya bir yıla kadar hapis cezasına veya her iki cezaya birden çarptırılabilir.” şeklinde cezai müeyyide de düzenlenmektedir.
Hal böyleyken ve yıllardır çeşitli örgütlerin ve duyarlı kişilerin sürdürdüğü beleşe deniz eylemleri, yasal şikayetler ve davalar sayesinde pek çok otel ve tesis, yasalara ve Anayasa’ya uymak zorunda bırakılmışken Cratos Otel, kendini Anayasa ve yasaların üzerinde görmektedir. Arkasına devlet ve polis desteğini de alan Cratos Otel, geçen hafta Anayasal ve yasal haklarını kullanmaya çalışan kişilerin denize girişini engellemiştir. Denize girmek isteyen kişilerin çağırması üzerine olay yerine gelen polis ise Anayasa’yı veya yasayı değil, aciz bir şekilde Cratos görevlilerinin söylediklerini uygulamıştır. Polis, plajın özel mülk olduğuna dair hiç bir emare veya kanıt aramaksızın, özel mülkse yasa uygulanmaz diyerek, halk ile sermaye arasında kimin tarafında olduğunu çok net ortaya koymuştur.
Suç duyurusu ve gereken yasal süreç başlatılmış olmakla birlikte, bir kaç vatandaşın bir plaja girip girememesinden daha önemli olan, ülkemizin kıyılarında kimlerin ne şekilde söz sahibi olabildiğidir. Bu olayla bir kez daha açığa çıkan, devletin ve polisinin, sermayenin ve bilhassa da Türkiye sermayesinin gücü karşısında basiretsizce boyun eğmesidir.
Ancak bizler, halkın haklarını savunan ve bu halkın onuruyla var olması için mücadele eden örgütler olarak sermayeye boyun eğecek değiliz.
Hele ki bu sermaye, doğayı ve ekolojik dengeyi hiçe sayarak, Sahilleri Koruma Yasası’na göre gerekli izinleri almadan sahile istediği gibi müdahale etmişse…
Hele ki bu sermaye, bu halkın kurumlarına olan elektrik borcunu ödeme gereği duymuyor, basın mensuplarını engelleyebiliyor, darp edebiliyorsa…
Hele ki bu sermaye, hiç bir kaydı ve yatırımı olmadan işçi çalıştırıyor, iş güvenliği konusunda gereken önlemleri almayıp iş kazalarına sebep olabiliyor ve bunu Çalışma Dairesi’ne bildirmeye bile tenezzül etmiyorsa…
Hele ki bu sermaye, Devleti ve kurumlarını hiçe saydığı gibi yerli sanatçılara hiç bir kıymet vermeyip yurt dışından gelen kişilere bir gecede milyonlarca para verebiliyorsa…
Cratos’un tüm bu hukuksuzluklarını, doğaya ve emeğe saygısızlıklarını ve halkın haklarını hiçe saymasını protesto ediyor, polisi ve devletin yetkili kurumlarını, Anayasayı ve yasaları uygulamaya, suç işleyen Cratos yetkilileri hakkında işlem yapmaya çağırıyoruz.
BARAKA KÜLTÜR MERKEZİ, TDP, BKP, BAĞIMSIZLIK YOLU, BİYOLOGLAR DERNEĞİ, YEŞİL BARIŞ HAREKETİ, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ HAREKETİ, HAS-DER, TDP GENÇLİK, BKP GENÇLİK MECLİSİ