Geçtiğimiz on gün içinde 18 yaşından küçük iki çocuğun iş kazası haberini aldık. Kazalardan birisi eli kıyma makinesine kaptırma, diğeri ise su tesisatı işi yaparken yüksekten düşme şeklinde gerçekleşti ve düşük bir teselli olsa da ölüm gerçekleşmedi.
Son yıllarda kamu vicdanında iş kazalarına yönelik ciddi bir duyarlılık olmasına rağmen, bir yandan kazalar artıyor diğer yandan kazaya maruz kalan kuşak giderek gençleşiyor. Bu gibi olumsuzluklar karşısında, Bağımsızlık Yolu olarak sendikasız işçi çalıştırmanın yasaklanması önerimizi çalışma yaşamının geneline dair tekrarlamaya devam ederken bu konunun sadece bir boyutu olmadığını da vurgulamamız gerek…
Zorunlu eğitim yaşını dolduran ancak henüz 18’den gün almamış bireyler yasal olarak “genç kişi” olarak anılmaktadır. Genç kişilerin çalışma yaşamına girebilmesi, belirli tehlikesiz sektörlerle sınırlı olarak ve ebeveynlerinin de imzalayacağı ilgili bakanlıklarca onaylanmış sözleşmeler aracılığı ile olmalıdır. Oysa söz konusu olaylarda bariz bir kayıt dışılık gözlemlenmektedir. Genç kişilerin giderek artan sayıda çalışma yaşamının içine çekiliyor olması; hem çalışma yaşamı hem de eğitim ile ilgili politikaların insan mutluluğunu değil, neo-liberal sömürü ilişkilerini destekleyici niteliğini gözler önüne seriyor. Bu bir yandan çocuklarımızın henüz öğrenme ve oyuna vakit ayırmaları gereken yaşlarda ağır bir travmaya maruz kalmasına, diğer yandan da iş yaşamında ucuz emek basıncı ile her türlü güvencenin berhava olmasına neden oluyor…
Bunların nedenleri; içinden geçmekte olduğumuz kriz ve yoksullaştırma süreci sonucunda, ailelerin çocuklarını okutacak bütçeyi denkleştirememesi, eğitim giderlerinin karşılanamayacak raddeye ulaşması, ev bütçesinin yükünün giderek çocukların paylaşımı ile desteklenecek bir seviyeye varması ve çalışma yaşamının patron merkezli bir sömürü çarkına dönüşmesidir. Eğitim başta olmak üzere sosyal politikalar güçlendirilmeden, sermayenin teşvik edilmesine son verilip kaynaklar kamusal hizmetlere ayrılmadan ve sendikasız çalıştırılmak yasaklanarak sermaye dizginlenmeden bu duruma son vermek mümkün değildir. Sermayedarların karına kar katması için artık çocuklarımızı kurban vermeye başladığımız gerçeği ortadayken; hala hiçbir adım atmadan hükümet koltuklarında oturanlar yaratılan sefaletin esas sorumlularıdırlar.
Bağımsızlık Yolu bizi karları için gözden çıkarılabilecek nesneler olarak gören sermayedarlar ve onların işbirlikçisi hükümet partilerine karşı; başta emekçiler olmak üzere tüm halkımızı örgütlü ve bilinçli bir mücadeleye davet eder. Bu düzeni biz kurmadık, bozacak olan biziz! – Sendikasız işçi çalıştırmak yasaklansın – Ücretsiz eğitim, ücretsiz sağlık – Yoksulluk kader olamaz
Bağımsızlık Yolu