Geçtiğimiz Ocak ayının sonunda, Mehmetçik Belediyesi’ne bağlı bir halk plajı olan Bafra Plajı, Mehmetçik’in CTP’li Belediye Başkanı Cemil Sarıçizmeli’nin ısrarlı girişimleri ve CTP’li ve UBP’li belediye meclisi üyelerinin de oylarıyla oy çokluğuyla özelleştirildi. CTP’den 4, UBP’den 3 ve HP’den 1 üyeden oluşan Mehmetçik Belediye Meclisi’nin toplantısında bulunan üyelerden CTP’li ve UBP’li üyeler evet oyu verdi. Bu özelleştirilme kararı, ihale şartnamesinin tamamlanması ile birlikte nihayete erecek, ve halk plajı özel bir şirketin işletmesine geçmiş olacak.
Bilindiği üzere Belediye Başkanı Cemil Sarıçizmeli, DAÜ’nün üniversite öncesi kurumlarının özelleştirilme sürecinin yaşandığı 2011 yılında bu özelleştirmelere keskin bir biçimde karşı çıkmış, hatta okulun çatısına çıkıp “Bu Okula Halk Tarafından El Konulmuştur” pankartını açtığından 2 yılı aşkın bir süre boyunca mahkemede yargılanmış, o dönemde hapse dahi girmişti. Kısa bir süre öncesine kadar kurumlarımıza ve halkın malına böylesine sahip çıkan bir kişinin bir anda özelleştirme yanlısı olması, hele de bizzat kendisinin başında olduğu bir belediye yönetimine bağlı bir halk plajının özelleştirilmesini savunması, doğal olarak bizleri bu dönüşümün sebebini sorgulamaya itiyor.
Sarıçizmeli, özelleştirme taraftarlığının ilk sinyallerini 2017 yılının Temmuz ayında vermişti. O dönem Bafra Halk Plajı’nın çöplerle dolu olan fotoğrafını Facebook hesabından paylaşıp fotoğrafın altına “Ta ki bu halk malına sahip çıkana, biraz insan olmasını öğrenene kadar bütün plajlar özelleştirilmeli” notunu düşmüştü. Bu paylaşımdan sonra o plajı temiz tutmanın zaten kendisinin görevi olduğunu, şikayet ettiği halkın kendisine bu yönde zaten yetki verdiğini, gerekirse yere çöp atanlara önce uyarı, sonra para cezası, ve en sonunda da plaja girmenin yasaklanması gibi önlemler alınarak sorunun çözülebileceği belediye başkanına hatırlatılmıştı. Sarıçizmeli, bu paylaşımında ayrıca “Halkmış! Mamur…” diyerek, oy istemeye gelince halkın önünde kırk takla atan, ama sırf özelleştirmeyi savunmak için bir anda “halkın yüzünden böyle oldu” diyerek suçu kendi yönetim başarısızlığında değil halkta arayan siyasetçi tipine örnek oluşturmuştu.
“Bakın halkın malı olan bu kurum çok kötü halde, o yüzden onu özelleştirelim” taktiğinin geçmişte her özelleştirme yanlısı siyasetçi tarafından kullanıldığını, bu yöntemle Sanayi Holding ve Kıbrıs Türk Hava Yolları başta olmak üzere çok değerli kurumlarımızın ya özelleştirildiği ya da ortadan kaldırıldığı Cemil Sarıçizmeli’ye hatırlatılıp kendisine “o plajın düzgün ve temiz işlemesinden sorumlu olan zaten sizlersiniz. Yollara, devlet hastanelerine ve okullarına da çöp atılıyor, onları da mı özelleştirelim” eleştirisinin gelmesi üzerine Sarıçizmeli o dönem geri adım atmak zorunda kalmış, hatta basına demeç verip “Benim geçmişim irdelenirse, özelleştirme ile ilgili nasıl bir tutumum olduğu görülecektir. Ben özelleştirmeye karşı bir insanım. Hatta ben, Doğu Akdeniz Kolej ve ilkokulu özelleştirildiği dönemde, özelleştirmeye karşı durduğum için hapis yattım” demişti.
Cemil Sarıçizmeli, geçen bunca zaman içerisinde bir yandan alttan alta özelleştirmenin yolunu yaparken, diğer yandan da kendisine “özelleştirme yanlısı” dedirtmemek için halka açıkça yalan söylemeyi ve halkı
manipüle etmeyi sürdürmüştür. Mehmetçik Belediye Meclisi’nde özelleştirme kararı alınmasının ardından basında çıkan “Bafra Halk Plajı Özelleştiriliyor” haberlerine Sarıçizmeli tepki göstermiş, plajın ve denizin değil, belediyeye ait resturantın/tesisin özelleştirildiğini söylemiştir.
Bu sözler birer hedef şaşırtmaca ve manipülasyondur, çünkü zaten bölge halkının karşı çıktığı ve toplumun tepki gösterdiği, plajın/denizin değil, tesisin özelleştirilmesidir. Zaten, plajı ve denizi özelleştirmek ya da plajlardan ve denizlerden faydalanma hakkını özel kişilere verip kamuya kapatmak mümkün değildir ve bu da Anayasa’nın 38. maddesi ile net bir biçimde vurgulanmıştır. Yani Sarıçizmeli, zaten özelleştirilmesi mümkün olmayan plajları ve denizleri özelleştirmediğini söyleyerek, eleştiri konusu olan tesis özelleştirmesinin üzerini örtmeye çalışmaktadır.
İkinci nokta, denizlerimizin ve plajlarımızın yağmalanmasının zaten tam da Sarıçizmeli’nin açmaya çalıştığı yoldan gerçekleşmektedir. Örneğin Girne’deki plajların ve denizlerin hiçbiri özelleşmiş durumda değildir. Buna rağmen, deniz kıyılarına kurulmuş tesislerin, otellerin ve işletmelerin bugün fiilen denizleri ve plajları da kendi malıymış gibi kullandığı, bunlardan faydalanmak isteyen vatandaştan Anayasa’ya aykırı olarak haraç topladığı herkesin malumudur. Sarıçizmeli de çok iyi bilmektedir ki, attığı adım, Mehmetçik’in kıyılarının ve denizlerinin özel şirketlere peşkeş çekilmesi anlamına gelmektedir.
Dahası, özelleştirilen sadece tesis olsa ve vatandaşların denizlerden ve plajlardan ücretsiz faydalanması sürecek olsa bile, tesisin neden özelleştirildiği sorusuna mantıklı bir yanıt verilememiştir. Sarıçizmeli, tesisin özelleştirilmesine gerekçe olarak “tesisin daha verimli çalıştırılması” ve “hizmet kalitesinin yükseltilmesi”ni göstermiştir. Bu durumda akla şu sorular gelmektedir. İki dönemdir yönetimde bulunan bir belediye başkanı, kendi yönetiminde ve kontrolünde olan bir tesisi verimli ve kaliteli bir biçimde çalıştırmayı becerememekte midir? Eğer durum böyleyse, çözüm özelleştirme değil, belediye yönetiminin istifa etmesi ve yerine, belediyeyi ve ona ait tüm tesisleri kaliteli ve verimli bir biçimde çalıştıracak bir yönetimin gelmesidir. Bir adet tesisi bile verimli ve kaliteli bir biçimde çalıştıramayan Sarıçizmeli, koskoca belediyeyi nasıl verimli ve kaliteli bir biçimde yönetecektir? Dahası, Sarıçizmeli, tesisin özelleştirilmesini savunmak adına tesisin “popülizm kaldırmadığını ve profesyonelce yönetilmesi gerektiğini” söylemiştir. Bu cümle bir itiraf niteliğindedir. Sarıçizmeli, kendi yetkisinde ve denetiminde olan bir tesisi popülist bir biçimde ve profesyonel olmayan bir biçimde yönettiğini itiraf etmiştir. Bu da, belediyenin elinde kalan diğer tüm hizmetleri popülist siyasetle ve amatörce verdiği anlamına gelmektedir.
Üçüncü nokta, daha uzun vadeli bir süreçle ilgilidir. Mağusa-Yeniboğaziçi-İskele Emirnamesi tartışmalarından da hatırlanacağı üzere, inşaat ve otel/kumarhane sermayesi, Girne’den ve Lefkoşa’dan sonra gözünü bu üç kentimize dikmiştir. Gerek ekolojik anlamda, gerek iş cinayetleri anlamında, gerek yükselen ev kiraları ve ev fiyatları anlamında, gerek trafik sıkışıklığı anlamında, gerek altyapı sorunları anlamında, gerekse de her yağan yağmurun bir su baskını felaketine dönüşmesi anlamında Girne’nin ve Lefkoşa’nın başına gelenler, bu üç kentimize de dayatılmak istenmektedir. Bafra Turizm Bölgesi ve İskele bölgesinde durmaksızın yükselen inşaatlar ile birlikte bölgede bunun ilk adımları zaten atılmaya başlamıştır, ve Mehmetçik’teki özelleştirme de, sermayenin doğayı, emeği, ve insanca yaşama dair ne
varsa her şeyi talan etmek için giriştiği büyük kalkışmanın adımlarından sadece birisidir. Cemil Sarıçizmeli de buna çanak tutmaktadır.
Meclis üyeleri ve başkan Sarıçizmeli tarafından alınan plajı peşkeş çekmeye yönelik kararı protesto eden bölge halkı, belediye binası önüne üzerinde “Dur” yazan siyah çelenk bırakıp bu konuyu tekrardan gündeme taşımışlardır. Dahası, hukuki süreç de başlatarak, belediye meclisinin aldığı karara ilişkin ara emri aldırma başvurusunda bulunmuşlardır. Bağımsızlık Yolu olarak, bölge halkının bu kararlı ve onurlu mücadelesinin tamamen yanında olduğumuzu ortaya koyarız.
Son olarak belirtmek isteriz ki, bölge halkının özelleştirme karşıtı tavrı, belediye yönetimin akıl oyunlarıyla dağıtılmaya çalışılmakta, bölgeye yatırımın artacağı, bölgede yeni istihdam olanakları doğacağı gibi söylemlerle kafa karışıklığı yaratılmaktadır. Halbuki, gerek KTHY’nin tasfiyesinden sonra hem çalışanların işsiz kaldığı hem de uçak bileti fiyatlarının çok arttığı ortadayken; gerekse de şu an tamamen özel sektörün elinde olan GSM operatörlerinin bizlere dayattığı fahiş telefon faturaları, özelleştirmenin ve sermayenin halkın hayatını kolaylaştırmak bir yana, daha da yıkıma sürüklediğinin en bari örnekleridir. Dahası, bölgenin küçük olmasından ve herkesin birbirini tanımasından dolayı, özelleştirmeye karşı olan bölge halkının bir kısmı da sesini çıkarmaya çekinmektedir. Belediye yönetimi halkın malını hiç çekinmeden ve gözünü kırpmadan satarken, bölge halkının kişisel ilişkiler aracılığıyla sindirilmeye çalışılması kabul edilemezdir.
Bağımsızlık Yolu Mağusa Örgütü(a)
Gökhan Zengin
Bağımsızlık Yolu Üyesi