Mağusa’da 7 öğrencinin tutuklanması ve ardından yaşananlar adalet ve evrensel insan hakları adına endişe vericidir.
Öğrenciler, soru sormak ve pankart açmaya çalışmak suretiyle AKP vekilini “rahatsız ettikleri” iddiasıyla, olaydan birkaç saat sonra evlerine yapılan baskınla gözaltına alındılar.
Yaklaşık 24 saat gözaltında tutulan öğrenciler talep ettikleri halde uzun bir süre doktorla veya avukatla görüştürülmediler, avukatsız sorguya alındılar, aralarından tokat atılan ve “kemikleri kırılmakla” tehdit edilenler oldu.
Hukuk dışı kötü muameleler bir yana, polisin 24 saat tutuksuz gözaltı süresinin neredeyse tamamını kullanması, polis tarafından YARGISIZ FİİLİ CEZALANDIRMA demektir. 24 saat polise tahkikatını tamamlaması, bu sırada delillere müdahaleyi engellemesi için verilmiştir. Bu olayda polisin aradığı daha başka “zanlı” veya “emare” yokken, öğrencilerin içeride tutulması adalet açısından hiçbir aciliyet gerektirmediği halde; sırf gözdağı, yıldırma ve korkutma amaçlı olarak gözaltı süresinin suistimal edilmesidir.
Ayrıca “yasadışı emare” bulmak amacıyla polis arama emri temin ederek öğrencilerin evine girmiş ve içlerinde “İşçi B’nin Hikayeleri” gibi kitapların da olduğu dergi ve kitaplara el koymuştur.
Ülkemizde böylesine zorbaca uygulamaların mahkeme izninden güç alarak yapılması üzüntü vericidir. Arama ve tutukluluk yetkilerinin polise değil mahkemeye verilmesinin sebebi, bağımsız yargının sorgulayıcı ve sorumluluk bilincinde davranacağı beklentisidir. Öğrenci insanları avukatsız sorgulayıp şiddet tehdidinde bulunan, öğrencilerin evlerinden emare olarak kitap toplayan haydutlara arama ve tutuklama emirleri verilirken, demokrasinin ve anayasal haklarımızın koruyucusu olan yargının daha temkinli davranmasını umuyoruz.
Halkımızı ve tüm hukuk camiasını gözaltı ve aramalarla ilgili her türlü keyfiyet ve suistimale karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Adalet bir gün hepimize lazım olabilir. Adalet her gün hepimize lazım olur.
Bağımsızlık Yolu Hukuk Komitesi