Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Haber Kıbrıs Web TV’de yayınlanan Haber ve Ötesi programına katılarak Muazzez Gazihan’ın sorularını yanıtladı.
Asıl Yapması Gereken Su Kaynaklarını ve Toprağı Korumak ile İlgili Temel Hayati Önemleri Almak
Ersoy, aşırı hava olaylarının önümüzdeki yıllarda katlanarak daha da artan bir şiddetle yaşayacağını, bunun bilimin öngördüğü net bir bilgi olduğunu söyledi. Planlı bir şekilde yapılması gereken çok şeyin olduğunu, sel fırtına gibi hava olaylarına karşı yapısal önlemler almanın şart olduğunu dile getirdi. Bununla beraber asıl yapmamız gerekenin su kaynaklarını ve toprağı korumak ile ilgili temel hayati önlemleri almak olduğunu ekledi. Toprağı nasıl zenginleştireceğimiz ve verimli hale getireceğimiz ile ilgili plan ve program gerekiyor diyen Ersoy, bunun ilk adımının planlı kamucu bir ekonomi kurmak olduğunu söyledi. Ersoy, teker teker küçük ölçekli kara ve karın maksimizasyonuna dayalı bir ekonomi planıyla yapılmaya çalışılırsa başarısızlığa uğrayacağını, toprağın da suyunda korunmayacağını belirtti.
Halkın Gündemi Konteyner Sınıflar, Elektrik, Pahalılık, Sağlık, Ulaşım, Barınma, Beslenme ve İfade Özgürlüğü Sorunlarıdır
Demokrat Parti Milletvekili Hasan Tosunoğlu’nun istifasını değerlendiren Ersoy, rejim partilerinin kendi içlerinde bu sistemde nasıl bir menfaat elde edip etmeyeceklerine dair tartışmalarının halkın gündemi olmadığını söyledi. Halkın gündeminin konteyner sınıflarda eğitim görmeye çalışan çocuklar, elektrik sorunu, pahalılık, sağlık, ulaşım, barınma, beslenme ve ifade özgürlüğü sorunlarıdır dedi.
Ersoy, hükümette veya bugüne kadar hükümet edenlerde, halkın problemlerini çözmek istediler de çözemediler ya da çözecek becerileri yok gibi bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Onların halktan ayrı problemleri olduğunu ve onları çözmekle meşgul olduklarını belirtti. Hükümetlerin gerçek anlamda hiçbir zaman iktidar olamadığına değinen Ersoy, daha çok farklı iktidar odaklarının işleyişine koltuk değneği olduklarını söyledi. Hangi sektör ele alınırsa alınsın, enerji, eğitim, sağlık toplumsal fayda üreten bir şekilde mi çalışıyor yoksa belirli zümresel, tamamen elit ayrıcalıklı bir grubun çıkarını koruyacak bir şekilde mi kurgulandı ona bakılması gerekiyor diyen Ersoy, buradan müdahale etmek gerektiğini vurguladı. Bu konuda eğitim sektöründen örnek veren Ersoy, üniversitelerden bazılarının artık holdingleştiğini ancak vergi vermediklerini, üstüne de teşviklerle servetlerine servet kattıklarını söyledi. Mevcut hükümetin çok kötü bir hükümet olduğunu ancak bu hükümetin uygulamaları ile oluşmuş sonuçların yaşandığını, yılların birikimi ile bu hale gelindiğini söyledi.
Vergi Toplanmadığı İçin Kaynak Yok, Forbes Listelerinde Yer Alan Ülkemizin Ultra Zenginleri, Devletin Yayınladığı Vergi Listesinde Yok
Bütçe konusu ile ilgili de açıklama yapan Ersoy, 30 yılı aşkın bir süredir mali bütçe, kemer sıkma politikaları ve mali disiplin konuşulduğunu söyledi. Nereden kemerlerin sıkıldığına bakıldığında ise eğitim, sağlık ulaşım, barınma, elektrik gibi halkın temel ihtiyaçlarından başlandığını gördüklerini ifade eden Ersoy, halkın temel giderlerini düşürecek yerlerden harcamaların kısıldığını söyledi. Hayat nasıl ucuzlayacak sorusunun sorulduğunu belirten Ersoy, asgari ücreti arttırmanın yeterli olmadığını yapısal olarak hayatın da ucuzlatılması gerektiğini bunun da bütçe politikasından geçtiğini ifade etti.
Ersoy, bütçe politikasında kaynak yok denildiğini, kaynağın vergi toplanmadığı için olmadığını söyledi. Ersoy, Forbes listelerinde yer alan ülkemizin ultra zenginlerinin devletin yayınladığı vergi listesinde yer almadığına da dikkat çekti. Muazzam şekilde kar yapan şirketlerin zarar gösterdiklerini ifade eden Ersoy, yasal hırsızlık yapıldığını anlattı.
Vergi alıp kaynak yaratamadıkları için iç borçlanmaya gidildiğini hatırlatan Ersoy, ultra zenginlerin bankalarından yüksek faizle borç alındığını, faizi de yine halktan çıkarıldığını söyledi.
Servet Vergisi ile Halkın Giderlerini Azaltabiliriz
Bu ülkede kaynak var diyen Ersoy, yıllardır toplanmayan, biriken, ekonomiye dahil olmayan servetlerin servet vergisi yoluyla vergilendirilip kaynak yaratılabileceğini söyledi. Ersoy, bu kaynakla da eğitimi sağlığı enerjiyi toplu taşımayı da yapısal bir dönüşüme uğratabilir, halkın bu konudaki giderlerini azaltmasını sağlayabiliriz dedi.
Servet vergisinin ekonomik yatırımlardan alınan bir vergi veya gelir vergisi türü olmadığını, ekonomiye dahil olmayan atıl durumda duran servetten alınan bir vergi türü olduğunu söyledi.
Bu Sistemden Zararlı Çıkan Emeği ile Geçinen Emekçi İnsanlar
Bu sistemden zararlı çıkanın emeği ile geçinen emekçi insanların olduğunu söyleyen Ersoy, emeği ile geçinen insanların ortak özelliğinin ise örgütsüz olmaları olduğunu söyledi. Çalışan nüfusun çoğunun özel sektörde çalıştığını, ancak sendikaları olmadığı için çalışma koşulları üzerinde söz sahibi olamadıklarını söyledi. Özel sektörde sendika oranının %0.5 olduğunu belirten Ersoy, emekçilerin çalışma yasasında yazan haklarını bile elde edemeyecek durumda olduklarını vurguladı. Bu haklarını hayata geçirecek örgütlü sendikal bir mücadele olmadığını belirten Ersoy, bu güce sahip olmadıkları için her şeyin patronun iki dudağı arasında olduğunu vurguladı. Emeğiyle geçinen insanların sesini yükseltmesi örgütlenmeden geçiyor diyen Ersoy, kendi çalışma koşulları üzerinde söz hakları yoksa bu demokrasi değildir dedi. Bu sebeple 10 kişi ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerinde sendikasız işçi çalıştırmanın yasaklanmasını savunduklarını dile getirdi.
Geçim Sıkıntısını Çözmek İçin Her Alanda Kamuculuk
Yapısal olarak geçim sıkıntısını çözmek için kamucu bir yaklaşımı savunduklarını anlatan Ersoy, her alanda kamuculuk dedi. Ersoy, birilerinin zenginleşmesine, servet biriktirmesinin aracına dönmüş piyasalaşmış alanları, kamusal olarak karşılayabildiğimiz oranda hayatı ucuzlatabilir ve hayatı kolaylaştırabiliriz dedi.
Yıllardır Kamusal Sağlığa Yeterli Bütçe Ayrılmıyor, Bütçe Özel Hastanelere Gidiyor
Yıllardır kamusal sağlığa bütçe ayrılmıyor diyen Ersoy, kamusal sağlık hizmetleri Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen taşeronlaştırılıyor dedi. Kamu eliyle verilmesi gereken her türlü hizmetin 90’lı yıllardan itibaren ilk önce yemek hizmetlerinin taşeronlaşmasıyla başladığını, sonra güvenlik hizmetleri, bugün ise mevsimlik işçi adı altında hemşire istihdam edilmesiyle devam ettiğini anlattı. Yıllardır sevk adı altında sağlığa aktarılması gereken bütçe özel hastanelere aktarılıyor diyen Ersoy, bu senenin bütçesinde sevklerin 4 kat arttırıldığını söyledi. Bunun sağlık bütçesinin %10’una denk geldiğinin altını çizen Ersoy, kamu hastanesine cihaz almak doktor ve hemşire istihdam etmek yerine, bu paraların özel hastanelere aktarıldığını söyledi. Bunun bilinçli bir tercih olduğuna dikkat çeken Ersoy, kamusal sağlığı erişilebilir ve kaliteli yaparsanız kimsenin özel hastaneye gitmeyeceğini, bunun da özel hastane sektörü patronlarının işine gelmeyeceğini vurguladı.
Oy Toplama Peşinde Olan Bir Parti Değil, Toplumsal Dönüşümün Sağlanmasını İsteyen Bir Partiyiz
Ersoy, vaat dilinin Bağımsızlık Yolu için doğru bir dil olmadığını, siyaset yapma tarzlarının farklı olduğunu vurgulayarak, Bağımsızlık Yolu’nun ne yapılmasıyla ilgili somut bir programı olduğunu belirtti. Ersoy, hükümete geldikleri zaman bunları yapacağız gibi vaat dili kullanmaktan kaçındıklarını, bunların yapılması gerektiğini bugünden söylediklerini ve ellerine geçirdikleri bütün araçlarla da programın hayata geçmesi için mücadele edeceklerinin sözünü verdiklerini vurguladı. Vaatler menüsü üzerinden oy toplama peşinde olan bir parti değiliz diyen Ersoy, toplumsal bir dönüşümün sağlanmasını istediklerini belirtti.
Bağımsızlık Yolu Dışında Doğrudan Emekçinin Siyasal ve Sınıfsal Çıkarlarını Savunan Başka Siyasal Bir Hat Yok
Ersoy, Bağımsızlık Yolu’nun herhangi bir sol partiyle birleşmesi gibi bir durumun olmadığını, bağımsız emekçilerin siyasal ve sınıfsal çıkarlarını savunan emekçinin partisi olarak siyaset yapamaya devam edeceğini söyledi.
Bu anlamda herhangi bir partiyle birleşmek mümkün değil diyen Ersoy, parti programlarına benzer bir programı olan başka bir partinin olmadığını söyledi. Doğrudan emekçinin siyasal ve sınıfsal çıkarlarını savunan siyasal bir hattın olmadığını da vurguladı.
İşbirliği ve güçbirliği için ise iletişime açık olduklarını, bir çok özneyle de işbirliği içinde olduklarını ve olmaya da devam edeceklerini söyledi. Ersoy, herhangi bir partiden bölünüp, parçalanmadıklarını, sıfırdan inşa edilmiş, kendi geleneği ile geçmişi olan ve tamamen özgün siyaset yapma tarzıyla ayrı bir varlık olarak hayata geçmiş emekçinin partisi olduklarını söyledi.
Ersoy, herkesi kucaklamadıklarını, sermaye sınıfının çıkarlarının kendilerini ilgilendirmediğini söyledi. Sadece emekçilerin siyasal demokratik ve sınıfsal çıkarlarını kucakladıklarını söyledi.