Erzincan’daki felaketi günlerdir yakından izliyoruz. Yine altın madeni, yine facia. Tüm uyarılara rağmen, bu kez Erzincan, İliç’te siyanür kullanarak altın madenciliği yapan yabancı bir şirkete ait maden bölgesinde toprak kayması sonucu 9 maden işçisi toprak altında kalmıştır. Ayrıca, kayarak su yollarına ulaşan milyonlarca ton toprak, bölge halkını, bizlerin Kıbrıs, Lefke’de 90 yıldır yaşamakta olduğumuz siyanür felaketinin bir benzeri ile karşı karşıya bırakma riski taşımaktadır. Bu acı olaydan dolayı, öncelikle toprak altında kalan emekçilerin aileleri ve bölge halkı olmak üzere Türkiye Emekçileri ile dayanışmamızı belirtiriz.
Türkiye’nin dört bir yanını kuşatan altın madeni şirketleri, ülkenin cenneti andıran doğasını yok etmekte, madencilik yaptıkları bölgelerin geleceğini karartmaktadırlar.
Gelişmiş kapitalist ülkeler, güçlü kamuoyu tepkisinden çekindikleri için kendi topraklarında yapamadıkları kirli madenciliği dünyanın diğer bölgelerine ihraç ettiler. Bu süreç, özellikle 21’inci yüzyılın başından itibaren belirgin bir şekilde hızlanmaktadır.
Siyanürle altın madenciliğinde önlem alarak kazalar önlenemez. Önlem almak demek maliyet artışı demektir. Azami kâr yasasına tapan kapitalist şirketler bundan mümkün olduğunca kaçınırlar, bu onların doğalarında vardır. Kaldı ki, siyanürle altın madenciliğinin kendisi bir kazadır. Bir kez topraklarımıza bulaştı mı kuşaklar boyu sebep olduğu çevre sorunları ile uğraşmak zorunda kalırız.
Biz Kıbrıslılar, Lefke’deki siyanürlü atıklarla 1933 yılından beridir iç içe yaşamaktayız. Onlarca yıldır verilen mücadeleye rağmen daha temizliğine bile başlayamadık.
Aslında siyanür kirliliğinin nasıl temizleneceğine dair bilinen bir yol da yoktur. Tartışılan yöntemlerin en etkilisi, atığın çevre ile temasını kesip çözümü gelecek kuşaklara bırakmaktır. Bu önlemlerin maliyeti ise çoğu zaman o maden ocağından elde edilen altının değerinden fazladır.
Tüm bunlar bilinmesine rağmen, doğamızı ve işçilerimizi, maden şirketlerinin insafına terk eden siyasilerin desteği ve sonu gelmez yalanlarla, altın zengini olacağız masalları ile maden şirketleri işlerini sürdürmekte, doğanın ve insan emeğinin azgın sömürüsü ile gelişip daha çok alanı kirletmeye, daha çok ölüme neden olmaya devam etmektedirler.
Kıbrıs’ın hem kuzeyinde hem de güneyinde, aralarında altın madenlerinin de bulunduğu yeni madencilik izinlerinin verilmesi gündemdedir. Gerek Türkiye’de gerekse Kıbrıs’ta madencilik faaliyetlerine karşı ciddi mücadeleler verilmektedir. Bu mücadelelerin daha örgütlü ve örgütler arası dayanışma ile sürdürülmesi gerekmektedir. Sorunun kaynağının insanın ve doğanın kâr amacıyla sömürülmesi olduğunun bilinci ile, kapitalizmin en saçma, en akıl dışı iş kollarından biri olan siyanürle altın madenciliğinin tüm dünyada hemen sonlandırılması için güçlerimizi birleştirelim.
Bağımsızlık Yolu (a)
Enver Bıldır
Bağımsızlık Yolu
Lefke Bölge Sorumlusu