Bağımsızlık Yolu Genel Sekreter Yardımcısı Münür Rahvancıoğlu, Radyo Mayıs / Mayıs TV’de, Meltem Sakin ile Gazete Sohbetleri programına konuk oldu.
Günlük gazete haberlerini değerlendiren Münür Rahvancıoğlu, Ercan Havalimanı ve Mağusa Limanı’nın dünyaya açılma önerisinin turizme ve ticarete olağanüstü ek gelirler sağlayacağı yönündeki haberin altın fırsat olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi. Kıbrıslı Türklerin dünyaya bağlanmasının hem ticaret hem de seyahat anlamında iletişim kurabiliyor olmasının önemli bir fırsat olduğunu belirten Rahvancıoğlu, Kıbrıslı Elen liderliği ve Nikos Anastasiadis’in bu önerisinin ne kadar samimi olduğunun iyi çözümlenmesi gerektiğini ifade etti.
Karma Evliliklerden Doğan Çocuklar, Kıbrıs Sorunu’nun Özü Niteliğindedir
Rahvancıoğlu, bizi bu adanın içine kapatmış ve tamamen istediği doğrultuda yönlendirmekte olan AKP hükümetinin ve yerli iş birlikçilerinin böyle bir gelişmeye sıcak bakmayacaklarını söyledi. Rahvancıoğlu, iki eşit egemen devleti savunan AKP hükümetinin ve yerli iş birlikçilerinin dünya ile iletişimimizi koparıp var olan tatlı hayatlarına devam etmek istediklerini ifade etti. Ercan Havalimanı’nda doğrudan uçuşlar ve Mağusa Limanı’nın dünyaya açılması ile ticaretle ilgili bir kısım açılımın mutlaka olacağını açıklayan Rahvancıoğlu, karma evliliklerden doğan çocuklar ve 1974 sonrasında adaya gelmiş insanlarla ilgili beklentiyi yükseltmenin doğru olmadığını vurguladı. Rahvancıoğlu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin insan haklarını tanıyan bir siyaseti benimsemesi ve şoven politikalarından vazgeçmesi gerektiğini, sadece Ercan’ın uçuşlara açılmasının bunun için yeterli olmayacağını söyledi. Bu eksende yürütülecek mücadelenin önemine vurgu yapan Rahvancıoğlu, özellikle karma evliliklerden doğan çocuklar konusunun neredeyse Kıbrıs Sorunu’nun özü niteliğinde olduğunu belirtti.
Rahvancıoğlu, “Annesi veya babası Kıbrıs Cumhuriyeti yurttaşı, diğer ebeveyni ise kktc veya Türkiye yurttaşı olan iki arada bir derede kalmış insanların durumu ortadadır. Ne Türkiye’de Türkiyeli olabiliyorlar, ne de Türkiye Cumhuriyeti veya Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmadıkları için vatana ait olabiliyorlar ve dünya hukukunda vatansız kategorisinde yer alıyorlar. Bu çok ciddi bir sorundur ve bu konuyla ilgili açılımlar yapılması, mücadele edilmesi gerekmektedir” diye konuştu.
Halka Daha Ucuz Hizmet Vermek ve Kamu Bütçesini Güçlendirmek Yerine Devletin Gelir Kaynakları Satılıyor
“4.5G ile kasaya 100 milyon dolar gireceği” konusunu sahtekarlık olarak nitelendiren Rahvancıoğlu, özel sektöre de yapılması gereken ve kamu maaşlarına yapılacak artışın hayat pahalılığının yarattığı harcama düşüklüğü ile ilgili olduğunu söyledi. Çeşitli mal ve hizmetlere yapılan artışlarla birlikte devletin gelirlerinin zaten arttığına dikkat çeken Rahvancıoğlu, devletin akaryakıttan aldığı verginin de zamlarla aynı oranda artığını belirtti.
Kamusal hizmet olarak sağlanması gereken ve telefon dairesi aracılığı ile verilebilecek internet hizmetinin devlet eliyle satılacağını ve iki özel şirkete peşkeş çekileceğini söyleyen Rahvancıoğlu, bu şirketlerin muazzam kar edeceğini ve sadece 100 milyon dolarlık bir kısmını devlete vergi olarak ödeyeceğini ifade etti. Şirketlere verilen teşvik, muafiyet ve hibelerden kaynaklanan bütçe eksikliğini karşılamak için internet hizmetinin de peşkeş çekildiğini ifade eden Rahvancıoğlu, özel sağlık hizmetlerinde yapılan sevklerin ve devlet eliyle yapılan hibelerin miktarını kimsenin dillendirmediğini söyledi. İnternet hizmeti vermenin telefon dairesinin görevleri arasında ve hakkı olduğunu belirten Rahvancıoğlu, bu hakkın daha fazla kar etmeleri için iki özel şirkete verildiğinin altını çizdi. Halka daha ucuz hizmet vermek ve kamu bütçesini güçlendirmek yerine devletin gelir kaynaklarının satıldığını söyleyen Rahvancıoğlu, bunun tam bir sahtekarlık olduğunu yeniledi.
İnternet hizmeti üzerinde kambur gibi yerleşmiş olan Telsim ve Turkcell’in, elektrik hizmeti üzerinde Aksa’nın olduğunu dile getiren Rahvancıoğlu, hayatımızın hangi alanına baksak bir özel şirketin oraya kapılanmış olduğunu, kamusal alanı sülük gibi emdiğini ve tükettiğini ve bunun da bedelinin halka ödetildiğini söyledi. Elektrik zammının doğrudan doğruya Aksa ile ilgili olduğunu ifade eden Rahvancıoğlu, sözleşmelerinin uzatılmaya devam ettiği sürece 3 – 5 tane büyük şirketin ve 5 – 10 tane ultra zenginin servetlerine servet katması için halkın ezildiğini belirtti.
Toplumsal Yaşamı İdame Ettirebilecek Hiçbir İmkân Bulunmuyor
Genel olarak ülkemizin Türkiye’den her zaman daha pahalı olduğunu ifade eden Rahvancıoğlu, Türkiye’de asgari ücretin de daha düşük olduğunu fakat toplumsal yaşamın devam ettirilmesi anlamında asgari olanakların da var olduğunu vurguladı. Toplu taşımacılık ve yoksulların başvurabilecekleri hastane ve dispanserlerin bu olanaklardan olduğunu belirten Rahvancıoğlu, bizde hiçbir alternatifin olmadığını söyledi. Rahvancıoğlu, ülkemizde toplumsal yaşamı idame ettirebilecek hiçbir imkânın sunulmadığını vurguladı.
Bağımsızlık Yolu’nun toplumun bilinçlenmesini ve birlikte mücadele etmesini her zaman önemsediğini belirten Rahvancıoğlu, hayat pahalılığı ödeneğinin maliye bakımından uygun olması durumunda her ay, değilse iki ayda bir güncellenmesi gerektiğini söyledi.
Asgari ücret tespit komisyonunun lağvedilmesi ve asgari ücretin en düşük kamu maaşına endekslenmesinin gerekliliğinin altını çizen Rahvancıoğlu, hayat pahalılığı oranın da düzenli olarak maaşlara yansıtılmasının kamu ve özel sektör emekçilerinin mücadelesinin ortaklaşması anlamında önemli olduğunu belirtti.
Sadece maaş ve ücretleri artırmaya yönelik siyasetin kalıcı olmadığına dikkat çeken Rahvancıoğlu, kalıcı olan şeyin hayatın, eğitimin, sağlığın, ulaşımın, barınmanın ve iletişimin kamucu bir zihniyetle ucuzlatılması olduğunu söyledi. Servet vergisi alınmasının bu konuda önemli olduğunu belirten Rahvancıoğlu, alınacak servet vergisi ile bu alanlara yatırım yapılması ve halkın giderlerinin azaltılması gerektiğini ifade etti.
6.090 TL asgari ücret alan ve maaşının üçte birini benzin giderlerine harcayan bir insanın, toplu taşımacılığa yatırım yapılması halinde rahatlayacağını belirten Rahvancıoğlu, gerekli düzenlemeler yapılmadığı için arabanın seyrüseferi, muayenesi, sigortası, servisi gibi giderlerin karşılanmasının giderek zorlaştığını söyledi.
Solda Birlik Oluşumu, Yabancının Kim, Yerlinin Kim Olduğunu Netleştirmelidir
Bağımsızlık Yolu’nun solda birliktelik konusunu çok olumlu bulduğunu belirten Rahvancıoğlu, sola sempati kuran halk arasında yaratılan beklentiyi karşılamalarını umduğunu söyledi. Solda bir araya gelen 5 siyasi partinin nüfus yapısına dikkat çektiğini ifade eden Rahvancıoğlu, yabancı ve yerli diye nitelendirilen insanlar hakkında net konuşulmadığını belirtti. Rahvancıoğlu, “Siyasal anlamda muğlak ve genel konuştuğunuz zaman birçok insan açısından olumlu veya olumsuz duyulabilir ama iş pratiğe döndüğü zaman ayrım noktaları ortaya çıkar. Ayrım noktaları üzerinden de gerilimler ve ayrılıklar oluşur. Birleşeceğiz diyerek dağılmak istemiyorlarsa, siyasetlerinin ana hattını oluşturdukları yabancının kim, yerlinin kim olduğunu netleştirmeleri gerekir. Karma evliliklerden doğan çocuklar ya da onların ebeveynleri yabancı mıdır, yerli midir? Bu ayrımların netleştirilmemesi halinde siyasetlerini somutlaştıramazlar” diye konuştu.
Rahvancıoğlu, Bağımsızlık Yolu’nun bu birliktelikte neden olmadığını şöyle açıkladı, “Bu birleşimde muğlak ve net olmayan noktaların çok fazla olduğunu düşünüyoruz. Mesela kim yerli, kim yabancı konusunda kendileri ile anlaşamayacağımızı düşünüyoruz. Ama onların siyasetlerinin olgunlaşması ve sokağa da çıkması bizim açımızdan çok olumlu olur. Çünkü bu fikirde olan insanlar var ve onların da yüzünü döndürecekleri bir adrese ihtiyaçları var. Birliktelik ihtiyacı da yıllardan beridir dile getiriliyor.
Çağdaş bir vatandaşlık yasası ile ilgili de somut bir siyasal hat konulması gerekiyor. Mevcut vatandaşlık yasası kabul edilemez, istisnai vatandaşlık hakkı bakanlar kurulunun elinden alınmalı ve yasa ile düzenlenmelidir. Yıl, hukuk, kota ve kültür, tarih sınavlarına dayalı belli kriterler belirlenmeli ve hak edenler vatandaş olabilmelidir. Bağımsızlık Yolu, hiçbir siyasi otoritenin müdahale edemeyeceği bir yasal çerçeve için mücadele etmektedir. Bu çerçevede bir mücadele vermeye karar verirlerse, sokakta buluşacağız demektir.”
Araba Almak Zorunlu Oldu
Toplu taşıma olmadığı için araba sahibi olmadan evden çıkmanın, okula veya işe gitmenin mümkün olmadığını belirten Rahvancıoğlu, çalışma izni ile ülkeye gelen bir işçinin ikinci aydan itibaren 2. el araba bakmaya başladığını söyledi. Başka ülkelerde yıllarca ehliyet ve araba almadan yaşayabilen insanların buraya geldikleri zaman buna mecbur bırakıldıklarının altını çizen Rahvancıoğlu, ulaşım zorluklarından dolayı araba almak zorunda kalanlarla keyfi ve lüksü için araba alan insanların gazetede yayınlanan tablolardan ayrıştırılabileceğini ifade etti.
Rahvancıoğlu, toplumun %2’sini oluşturan ultra zenginlerin belirlenmesi için yeni lüks araba alanların yanında yat veya uçak alanların sayısının ve banka mevduatlarındaki durumun da yayınlanması gerektiğini söyledi.