Türkiye Cumhuriyeti (TC) devletinin yaşanan döviz krizine karşı inatla “faiz haramdır” söylemi geliştirip müdahale etmemesi ve TL’nin tarihi değer kaybı, bu sefer de örtülü faiz anlamına gelen yeni bir enstrüman ile kurtarılmaya çalışılıyor. Bu yöntemin hiper enflasyona sebep olacağı ve 1970’lerde de denendiği ortadadır. Öte yandan, salt bir “faiz artırımı”na ve neoliberal nitelikli “yapısal reformlara” dayanan bir formülün de Türkiye’deki geniş halk kesimlerinin faydasına olmadığı ortadadır. Bu çerçevede, tıpkı Kıbrıs’ın kuzeyinde olduğu gibi, Türkiye’de de ancak emek merkezli siyasi çizgiler, talepler, hareketler ve siyasi mücadeleler aracılığıyla halkın yaşadığı ekonomik darboğazlardan çıkılabileceğini düşünüyoruz.
Öte yandan örtülü faiz artırımı anlamına gelen, Türk Lirası mevduatların döviz yükselişinden ya da, Türk Lirası’nın devalüe olmasından dolayı yaşayacağı zararı karşılama sözünün ülkemizeki olası etkisi hakkında bizim hükümetimiz sessizliğini koruyor. Kıbrıs’ın kuzeyindeki Türkiye kökenli yabancı bankaların bu Türk Lirası mevduat enstrümanını burada kullanmaları demek yerel finans kooperatiflerinde ve yerel bankalarda bulunan Türk Lirası mevduatların büyük oranda Türkiye kökenli bankalara kayması anlamına geliyor. Haksız ve eşitsiz koşullar sonucu gerçekleşmesi olası bu durum, Kıbrıslı Türk halkı için oldukça tehlikeli bir durum arz etmektedir. Gerek sistem içi muhalefetin gerekse de hükümetin bu konuda sessizliğini koruması kabul edilebilir değildir.
Bu doğrultuda, Bağımsızlık Yolu olarak, çağrımız şudur:
1 – Kıbrıs’ın kuzeyinde bankacılık faaliyetlerini sürdüren Türkiye kökenli bankaların, Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevduatlara ilişkin olarak Türkiye’de ortaya çıkarılan enstrümana vadeli aktarımı yaptığı anda lisanslarına el konulmasını sağlayacak bir kararname acil olarak çıkarılmalıdır.
2 – Kıbrıs’ın kuzeyindeki Türkiye kökenli bankalar, işlerine geldiğinde “şube bankası” gibi davranırken, işlerine başka türlüsü geliyorsa “yabancı banka” hüviyetine bürünmektedirler. Bu son yaşanan gelişmeler vesilesiyle, bu sorunun kökten bir biçimde çözülmesi yönünde de adımlar atılmalı, Kıbrıs’ın kuzeyindeki Türkiye kökenli bankaların kalıcı olarak “yabancı banka” statüsüne geçirilmesi ve bu statü dışına çıkacak biçimde attıkları her adıma karşı yaptırımların uygulanması yönünde kararlar üretilmelidir.
3 – Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevduatların, Türkiye’deki yeni enstrümandan faydalanmak amacıyla Türkiye’ye transferi engellenmelidir. Kıbrıs’ın kuzeyinde zaten kısıtlı olan finansal kaynaklarımızın bu geçici ve manipülatif enstrüman gerekçesiyle ülke dışına çıkarılması önlenmelidir.
4 – Döviz borcu kurun yükselmesiyle katlanarak ödenemez hale gelenlere uygun bir kurdan borcun stabil para birimine çevrilip sabitlenmesi sağlanmalıdır. Aynı doğrultuda özellikle son 1 ay içinde döviz borcunu yüksek kurdan Türk Lirası krediye döndürenlerin sıkıntılarını giderecek adımlar da atılmalıdır.
5 – Bankacılık ve finansal faaliyetler ile ilgili atılacak her adımın Kıbrıslı Türk halkının çıkarlarını kollayacak bir biçimde atılabilmesinin ana koşullarından biri olarak, kktc Merkez Bankası’nın yönetimi derhâl Kıbrıslı Türk halkına devredilmelidir.
6 – Soyut, temelsiz ve seçim propagandası amaçlı bir “Euro’ya geçiş” tartışmasıyla zaman kaybetmek yerine, ülkede stabil bir parasal düzen oluşturulabilmesi için gerçekçi adımlar atılmaya başlanmalıdır. Bu doğrultuda, ilk etapta, döviz geliri elde eden veya elde ettikleri gelirin bir kısmı döviz biçiminde olan işletmelerin (başta özel üniversiteler, özel okullar, inşaat şirketleri, büyük gayrimenkul firmaları, iki benzin şirketi ve büyük süpermarketler olmak üzere), elde ettikleri döviz geliriyle doğru orantıda hem çalışanlarını hem de vergi ve diğer türden borçlarını döviz ile ödemelerini hayata geçirecek adımlar atılmalıdır.
Bağımsızlık Yolu (a)
Genel Sekreter
Celal Özkızan