Dün hükümet salgın dönemi ekonomik önlemlerini açıkladı. Partimiz Bağımsızlık Yolu olarak daha önce halkımızın bu dönemi mümkün mertebe yıpranmadan atlatması için taleplerimizi dile getirmiştik. Hepimizin önceliği ve motivasyonu dünya genelinde canlar yakan salgının bizlerin de canını acıtmasını önlemek olsa da, bu uzun soluklu mücadelede herkesin hayatını sürdürebilecek gelire sahip olması da hayatidir. Bu nedenle de toplumun tüm kesimlerinin elini eşit oranda taşın altına koymasını sağlayacak ekonomik önlemlerin alınması gerektiğini vurgulamıştık. Maalesef dün açıklanan önlemler göstermiştir ki virüsün bulaşırken yapmadığı ayrımı bedel ödetme noktasında hükümet yapmaktadır.
Bu dönemde salgının yarattığı krizin dezavantajlı kesimlerinin hayatlarını idame ettirebilecekleri bir geliri elde edebilmeleri için kamu emekçilerinden kesinti yapılabileceğini bizler de vurgulamıştık. Fakat adalet bu bedeli ödeyebilecek her kesime bütçesi oranında adil bir şekilde ödetmek ve bunu da dezavantajlı duruma düşen herkese adil bir şekilde dağıtmakla mümkündür. Hükümet ise bedel ödetme noktasında bir tek emekçiyi görürken, dağılımda ise dezavantajlı duruma düşen kesimleri görmemeyi tercih etmiştir.
Hükümetin Yerli İstidam Destek Fonu olarak tanımladığı kaynak ada yarımızda vatandaş olmadan çalışan emekçilerin el konulmuş olan ihtiyat sandığı yatırımlarıdır. Bu kaynaktan hükümet özel sektörde sigortalı olarak çalıştırılan kktc ve TC vatandaşlarına verilmek üzere patronlara 1500 TL’lik bir kaynak vermeyi öngörmektedir. Fakat 3. ülkelerden adamıza çalışmak için gelen kesimler bu uygulamanın dışında bırakılmıştır. Bu kesim hem ailevi destek ağları Kıbrıs’ın kuzeyinde olmadığından, hem de ülkede dertlerini anlatabilecekleri bir dile çoğunlukla sahip olmadıklarından özel sektör emekçileri arasında şu an en dezavantajlı duruma düşen kesimdir ve kendi gelirlerinden kesilerek oluşturulan kaynağın dağıtımında dışarıda bırakılmış durumdadırlar. Ayrıca kökeni ne olursa olsun pek çok emekçi devletin idari izni başladığı dönemde patronlarınca işten çıkarılmıştır. Bu durumu sorumluluğu da işten durdurmalara karşı bir önlem almayan hükümettedir. Bu kesimler mevcut koşullarda yeni iş bulamayacakları gibi güncel sigorta kayıtları bulunmadığından gelir desteğinden de muaf olacaklardır. Bu açık bir adaletsizliktir.
Ayrıca hükümet kendi adına çalışan esnaflar ve avukatlar gibi geniş kesimlere yönelik de her hangi bir olumlu adım atmamıştır. Bu kesimlerin kira, sigorta, ihtiyat sandığı ve banka kredileri gibi sabit giderlerini sonradan ödemek üzere erteleme yoluna gitmiş, fakat hem çalışamadıkları bu dönemin ödeme yüklerini sırtlarında bırakmış, hem de bu dönemde nasıl geçineceklerine yönelik hiç bir düzenleme yapmamıştır. Bu durum da açık bir adaletsizliktir.
Hükümet, gecesini, gündüzüne katarak toplum sağlığı ve hijyen için alın teri döken belediye işçilerine, ülkenin büyük kısmında yaşlılarımıza ve ihtiyaç sahiplerine evde hizmet götüren belediye personeline ise belediye bütçelerinde yüzde 25’lik bir kesintiyi reva görmüştür. Bu durum da açık bir adaletsizliktir.
Sıra bankerlere, kumarhane sahiplerine, bet ofislere, market zinciri, inşaat şirketi sahipleri, hastane ve üniversite sahiplerine yani ultra zenginlere geldiğinde ise hükümetin diğer kesimlere olan gaddarlığının yerini, şefkat almıştır. Bankalara kredi ertelemeleri için dahi faiz desteği sözü verilmiş, vatandaşın bu darboğazda daha fazla kredi kartı kullanarak bankalara daha borçlu duruma gelmelerini yolu açılmıştır. Bu kriz döneminin kaymağını yiyen market zinciri sahibi ultra zenginlere yönelik her hangi bir bedele ortak etme düşünülmemiştir. Yıllarca en güzel sahillerimizi parselleyip, vergi muafiyetleri ve en düşüğünden elektrik tarifeleri ile zenginliğine zenginlik katan kumarhane sahiplerine yönelik her hangi bir bedele ortak etme düşünülmemiş, bilakis yaşanan zorluklarda çalışanlarını işten atmalarının önüne geçecek bir düzenleme dahi yapılmamış, gayri yasal bir şekilde çalışanlarını ödeneksiz izne yollamalarına sessiz kalınmıştır. Bankalara borcu olmayan, bilakis torunlarının torunlarına yetecek milyonlarca liralık servetleri bulunanlara yönelik her hangi bir bedele ortak etme hükümet tarafından düşünülmediği gibi farklı iştirakleri tarafından alınan teşviklerin kesilmesi dahi öngörülmemiştir.
Bağımsızlık Yolu olarak olağandışı bir dönemden geçtiğimizin, hükümetin elinde kısıtlı bir kaynak olduğunun ve bir bolluk döneminden geçmediğimizin farkındayız. Bu durumun kendisi de gelmiş geçmiş hükümetlerin uyguladığı vergi ve teşvik politikalarının bir sonucu olduğunun bilincinde olmamıza rağmen şu an bunu tartışmanın zamanı değildir. Şu an olağandışı bu dönemi olağanüstü önlemlerle yaratılacak kaynağı dezavantajlı grupların hayatını idame ettirebilmesi için kullanma zamanıdır. Sadece emekçiden elini taşın altına koymasını bekleyip, ultra zenginlerin kılına dokunmadan teşvikler ve rica ile bir şeyler yapılmasın bekleyemeyiz. Hükümetten talebimiz zenginlere olan sevdasını bir kenara bırakıp adil ve eşit davranmasıdır; bedel ödetme noktasında bedel ödeyebilecek tüm kesimlere, destek noktasında da tüm dezavantajlı kesimlere adil ve eşit bir bölüşüm. Aksi taktirde bu salgın da geçecektir ve bu halk eşitsizliğinizin ve adaletsizliğinizin bedelini size ödetmesini bilecektir.
Bağımsızlık Yolu (a)
Mustafa Keleşzade
Basın Yayın Propaganda Sekreteri