Geçtiğimiz hafta Alayköy’de, dün akşam ise Tatlısu’da yaşanan kadın cinayetiyle beraber son 2 ayda 4 kız kardeşimizi erkek şiddeti sonucu kaybetmiş bulunuyoruz. Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı tercih ediyoruz.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili önlem alacağı yerde hükümet, ülkemizde kadına yönelik şiddetin kaynağını besleyen gericiliğin tırmanmasına çanak tutuyor. Sosyal Hizmetler Dairesi’ne gerekli olduğu halde istihdam yapılmaz, ALO 183 Kadına Yönelik Şiddet ve Çocuk İstismarı İhbar Hattı’nın giderleri bile hatta bakmakla görevli kamu emekçisine fatura edilirken, öte tarafta Din İşleri Değişiklik Yasası ile dairedeki din görevlileri sayısı 64’ten 360’a çıkarılıyor. Yaş sınırlaması olmaksızın kuran kurslarının yaygınlaşmasını sağlayacak bu Yasa komiteden oy birliği ile genel kuruldan ise oy çokluğuyla geçiyor. UBP ve DP’nin AKP gericiliğine koşulsuz biat edişi ortada durduğundan, bu önlemleri alması tarafımızdan beklenmemektedir. Keza CTP’nin de bu alanda Kıbrıslı Türk halkına vereceği hiçbir şey yoktur. Çünkü komitede bu yasaya olumlu oy verip genel kurulda toplumsal muhalefetin baskısıyla onaylamak çekinen CTP’ye baktığımız zaman da durum çok farklı değildir. Geçtiğimiz dönem, 7 yıl boyunca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı elinde bulundurmuş olmasına karşı sığınma evi kurmayan, şiddet gören kadınların adli yardım almasını sağlamanın yolunu açmayan bir partinin kadın cinayetleriyle ilgili konuşacak yüzü yoktur. “ Ha kuran kursu, ha tenis kursu” diyerek ülkemizde gericiliğin yaygınlaşmasını normalleştiren ve yolunu açan siyasetçiler bu topraklarda kadına yönelik şiddetin artmasına da sebep oldular.
Sosyal Hizmetler’e dar bütçeyi onaylayan vekillerin, şiddete uğrayan yahut şiddet tehdidiyle yardım isteyen kadınların şikayetlerini ciddiye almayan polisin de kadın cinayetlerinde hükümetler gibi sorumluluğu var. Yaşanan kadın cinayetlerinin failleri yargılanıp ceza alırken önlemler alınması için gerekli bütçeyi onaylamayanlar, sığınma evi kurmayanlar, koruma emri alınabilmesi için adli yardım sağlamayanlar, kadınların şiddet şikayetlerini layıkıyla soruşturmayanlar da kadınları şiddete karşı korumasız hale getirdikleri halde elini kolunu sallayarak gezebilecekler.
Adamıza dayatılan Sünni İslamlaştırma politikaları, işbirlikçi hükümetlerin neoliberal muhafazakar devlet politikaları kadına yönelik şiddetin tırmanmasının başlıca sebepleridir. Bu yüzden kadına yönelik şiddete karşı mücadeleyi; cinsiyetçiliğe ve homofobiye, neoliberal politikalarla giderek yoksullaştırılmamıza ve muhafazakarlaşmaya karşı da mücadele biliriz.
Kadının bedeni, emeği, yaşamı üzerinde tam bir denetim ve baskı sağlamayı amaçlayan dinsel gericiliğe ülkemizde geçit vermeyeceğimizi, kadına yönelik şiddet durumunda adli yardım sağlanması ve sığınma evleri kurulması talebini Bağımsızlık Yolu olarak örgütlü bulunduğumuz bölgelerde yükselteceğimizi kamuoyuna bildiririz.
Bağımsızlık Yolu (a)
Cansu N. Nazlı