(13.04.2015)
Geçtiğimiz Cuma günü bir işçi daha yaşamını yitirdi. 36 yaşında yaşamını yitiren Aydın Nurçin, 2015 itibariyle iş cinayetlerinde yaşamını yitiren üçüncü işçi oldu. Geçtiğimiz aylarda Dev-İş’in yayınladığı bir raporda ise son dört yılda 22 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği açıklanmıştı. Aynı raporda, son dört yılda işyerlerinde 920 emekçinin yaralandığı kaydedilmişti. Üstelik bunlar sadece kayıtlara geçen rakamlar. Bu yaşanan olaylardaki üzüntümüzü rakamlar üzerinden belirlemiyoruz ancak kayıt altına alınamayan iş kaza ve cinayetleri de düşündüğümüzde, özel sektör çalışanlarının, patronların alması gereken önlemleri dahi almadığı gerçeği, kendilerini sadece kendilerinin kurtaracağının en açık göstergesidir. Bunun yolu da sendikal örgütlülükten geçer.
Emekçilerin yaşadığı sorunların en acı örnekleri olan bu ölüm ve yaralanma olaylarının dışında sayısız sorunla boğuşan emekçiler, bu karanlık tabloya rağmen seslerini yükseltememektedir. Özellikle özel sektör çalışanları patronların insafına kalmış koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Mevcut yasalarda patronlara çeşitli sorumluluklar yüklenmesine rağmen çalışanların koşullarında neden herhangi bir değişiklik yaşanmamaktadır? Çünkü yasaların yetersizliği bir tarafa, mevcut yasalar dahi uygulanmaz bir haldedir! Örneğin, çalışma saatleri kağıt üzerinde başka, pratik iş yaşamında başka olabilmekte, ya da aldığı maaş ve bu maaşa karşılık yapılan yatırımların olması gerekenden düşük gösterilebilmektedir.
Tüm bunlara karşılık çalışanın tek gücü örgütlülüktür! Fakat en ağır şartlarda çalışan özel sektör çalışanlarının en ufak bir örgütlülüğü dahi yoktur. Diğer örneklerde olduğu gibi yasalarda çalışanların örgütlenmesine yönelik herhangi bir yasak olmamasına rağmen, pratikte örgütlenmeye dair en ufak bir girişim bile emekçilerin işini kaybetmesi için yeterlidir!
İşte bu yüzden, emekçilerin örgütlenmesinin önündeki engeller kaldırılmalı ve örgütlülük patronların lehine en ufak bir boşluk bırakılmayacak şekilde garanti altına alınmalıdır. Bunun yolu ise çalışanların sendikasız çalıştırılmasının yasaklanmasıdır! Böyle bir yasa emekçilerin en ufak bir baskı hissetmeden örgütlenebileceği koşulları yaratacak, patron destekçisi sendikal girişimlerin dönüştürülmesinde dahi aktif çaba sarf edebilecektir. Böyle bir yasa tüm çalışanların birlikte mücadele edebilme koşullarının da yolunu açacaktır. Hükümetlerine ve sermayedarların böyle bir yasayı kabul etmeyeceği ortadadır. Fakat bu mücadelenin yükseltilmesi, hem bu kesimlerin üzerindeki baskıyı arttıracak hem de çalışanların somut ve kapsayıcı bir talep etrafından bir araya gelmesini sağlayacağı için bir talep olarak dahi çok önemli bir role sahiptir.
Yeni iş cinayetlerinin yaşanmaması, emekçilerin patronların iki dudağı arasında bir yaşama mahkum olmaması sendikal örgütlülüğe bağlıdır. Sendika inşaattaki baret ve kemer, kadın emekçilerin çocuğunu bırakabileceği kreş, düşük maaş karşısında zam, masada toplu sözleşme gibi bir çok talep ile patronun karşısına dikilebilecek yegane güçtür!
Çünkü sendika, çalışanın emniyet kemeridir! Talebimizi tüm haklılık ve kararlılık ile yineliyoruz: 10’da Fazla Çalışanı Olan Patronların Sendikasız Emekçi Çalıştırması Yasaklansın!
EMEKÇİNİN GÜCÜ BİRLİK, BİRLİĞİ İSE ÖRGÜTLÜLÜĞÜDÜR!
SENDİKASIZ ÇALIŞTIRILMAK YASAKLANSIN!
Bağımsızlık Yolu(a)
Ali Şahin